Rafael Sadi
Değişik varsayımlar olsa da Adem ilk insan ve acaba ilk Yahudi miydi? Bence kesinlikle Yahudi değildi. Annesi Yahudi olmadığına göre Yahudi sayılamaz hem sünnet de olmamıştı.
Havva da Yahudi değildi. Kocasına yasak meyve yedirmesi bu konuda şüphe uyandırsa da bu onun Yahudi olduğuna delalet etmez.
Tevrat’a göre Havva ile Adam’dan sonra sahneye çıkan Nuh veya İbranice’si Noah’ın da Yahudi olma ihtimali var mı yok mu belli değil. Tabii aynı sorun onun için de geçerli, annesi Yahudi değildi ve sünnetli değildi.
Tufandan kurtulmak için adeta canlı hayvan toptancılığına soyunması ve dünya nimetlerini kendi tekeli altında toplama isteği Yahudilik ihtimaline yönlendiriyor olsa da Tanrı ile iyi ilişkiler içinde olması onu Yahudi yapmazdı.
Belki İbrani olabilirdi ama bu konuda da kesin bilgi yok. Gemisinin Ağrı Dağı’nda olması, konuştuğu lisanın ise Aramit veya Kürtçe olma ihtimalini düşündürebilir. Ama o kadar, sadece düşündürebilir. Zeytin dalını getiren güvercinin de bu konuda yazdığı veya söylediği bir şey mevcut değil.
Bu girişten sonra, Yahudilerin atası olarak belirtilen İbrahim (İbranice’si Avraam Avinu), yani İbrahim babamız ilk Yahudi sayılabilir belki. O da sadece 99 yaşında sünnet olduğu içindir. Sünnet sayesinde Allah ile aralarından bir akit yapılmış ve bu sayede de hem kendisi hem de zürriyeti vaad edilmiş topraklara sahip oldu. ARZ-I MEVUD.
Bu akitte dikkat edilmesi gereken en önemli unsur bu topraklar yani Nil Nehri’nin denize döküldüğü yerden Fırat ve Dicle nehirlerinin çıktığı yere kadar, denizden Ürdün nehrine kadar olan topraklar İbrahim’in zürriyetine verilecek diye taahhütte bulunuyordu yüce Tanrı.
Dikkat! Kimsenin dikkatinden kaçmasın akitte “zürriyeti” ifadesi var. Yani İbrahim’in çocuklarından söz ediliyor ve Hacerden doğma İsmail ile Sara’dan doğma Yaakov (İsrael) ibrahimin zürriyeti idi. Hep gözden kaçan ve Kürt kökenli Ketura eşinden pek fazla söz edilmez ve Ketura’nın da altı çocuğu da bu miras aktinin içindedir.
Başka bir deyiş ile, Tanrı sözünde durmuş ve İsmailoğulları, Ketura çocukları ve İsrailoğulları sözü edilen topraklarda yaşamlarını idame ettirmektedirler. Kavga eksik olmasa da herkes bu bölgelerde yaşamaktadır. Yani kendilerine ne derlerse desinler kavganın esası miras kavgasıdır, toprak kavgasıdır. Din kavgası değildir.
İbrahim’in İsrael oğlunun da Yahudiliği en azından İbraniliği kesindir.
İbrahim atamızın da birçok erkek gibi uçkuruna sahip olamama gibi bir sıkıntısı oldu ki, üç bayandan da çocuk peydahlaması bugün yaşanan miras kavgasının temelini oluşturmuştur. Sarah anamızın da bu konuda sorumlu olduğunu yok sayamayız. İhtiyaçlarına cevap vermemekle iki bayan daha ile ilişkisi olması hatta Sara anamızın Hacer’i kendi eli ile Avraam’a sunması soruna ciddi bir boyut kazandırmıştır.
İbrahimin çocukları ve zürriyetinin ilk İthalatçılar olduğu gerçeği (Mısır’dan buğday ithal etmeleri) onların bu meslekteki ilk tüccarlar olması Yahudi oldukları kanaatini güçlendirmektedir. Yusuf’un da Mısır ekonomisinin başına geçmesi ve hapisteyken rüya tefsir etmesi meselesi de ekonomist olduğu konusundaki kanıtları bir başka şekilde anlatabilmektedir.
Tabii Yahudileri hadi şuna İbraniler diyelim, Mısır’da 240 veya 400 sene köle olmalarının bir başka sebeple ele alınması gerektiği de düşünülmesi gereken bir konudur. 240 sene mi, 400 sene mi halen tartışılıyor.
Bütün bu isimler arasında İbranilerin daha sonra Sina Dağı’nda 10 Emir levhalarının kendisine verilmesi ile Yahudilik vasfını sahiplendiren Musa (Moshe) tek peygamberimizdir. Halbuki, Türkçe lisanında ve İslami öğretide hepsine peygamber vasfı verilmektedir. Yahudilikte ise sadece Musa peygamberdir. Diğerleri ermiş veya saygın, tek tanrıya inanan insanlardı.
İbrahim atamız ise babasının işyerini talan etmiş, imal ettiği putları imha etmiş bir evlat idi. Bu günümüzde olsaydı terörist damgası yemesine bile sebep olabilir, kendisine servet düşmanı denilebilirdi. Kitaplara ise Allah’ın sevgili kulu olarak geçti. Babasına sormadılar tabii bunu yazarlarken.
Moşe yani Musa peygamber aslında Firavun’un kızı tarafından büyütülmüş ve adeta asimile olmuş bir Yahudi çocuğu idi. 10 Emir filminden öyle anlatıldı. Kötü Firavun bütün erkek çocuklarının öldürülmesini emretmiş ve Moşe’nin annesi Miryam çocuğu bir saz sepetin içinde Nil Nehri’ne bırakmış ve sepeti de Firavun’un kızının almasını sağlamış veya takip etmişti. Sonradan da süt annesi olarak çocuğu emzirmişti. Hollywood bu sahneleri Yeşilçam’dan araklamış da olabilir.
Tam bir Mısırlı gibi büyüyen Moşe, Yahudi kanı taşımakta ve bir askerin Yahudiyi dövmekte olduğunu gördüğünde Firavun’un askerini resmen imha etmiş öldürmüştü. İyi ki Mısırlı idi ya Filistinli olsaydı? Moşe de kötü bir damga yiyecekti. Hoş bu olmadı ama Moşe bunalıma girerek çöle kaçtı. Moşe dediğime bakmayın kaçan aslında Charlten Heston idi. Sonradan Ben Hur filminde de oynayacaktı.
Moşe çölde dolaşırken sık sık Allah ile görüşüyordu ve Yahudileri Firavun’un zulmünden nasıl kurtaracağı konusunda talimatlar alıyordu. Resmi belge ve kanıt niteliğinde olan 10 Emir filmine göre, Allah Moşe’ye yanan bir ateş olarak görünüyor ve talimatlarını veriyordu.
Moşe bu arada birden bire kekeme oluverdi. Birdenbire dedim çünkü Firavun’un kızının evindeyken gayet iyi konuşuyordu. Neyse bu konularda pek sual olunmaz. Çölde dolaşırken Dürzü peygamberi Yitro ile tanıştı ve kızı ile evlendi. Nikah ve kına gecesi kutlamaları nasıl yapıldı bilmiyorum ama bunu eski dostum Eyüp Kara’ya sorup doğrulamam lazım.
Moşe’nin karısı Dürzü olduğuna göre çocukları olduysa onlar da Yahudi sayılamaz doğal olarak. İşe bak sen, Yahudiliğin peygamberi ol çocukların Yahudi sayılamasın. Hoş belki bir yolunu bulup eşini Yahudiliğe döndürmüş olabilir. Moşe’nin çocuklarından hiçbir yerde de söz edilmiyor zaten.
Ailesinden söz edilen tek kişi ise kardeşi Aaron.
Uzun lafın kısası, Moşe kardeşi aracılığı ile ziyaret ettiği Firavun’u ikna etmek için türlü numaralar ve belalar getirir Mısır halkının üzerine. Günümüz basını olsaydı Moşe halk kahramanı değil doğa ve halk düşmanı ilan edilirdi. Nil Nehri’ni kana bulamak. Doğal afetler, kurbağalar, çekirgeler yani olmadık felaketler yağdırması oldukça ilginç. Bir de Mısır birinci erkek çocuklarının ölmesi oldukça trajik ama hepsi vaki olmuş.
Ve Mısırlı kötü Firavun gidin beni acımla baş başa bırakın diyerek Yahudilerin Mısır’ı terk etmelerine izin vermiş. Vermiş de birden bire aklına gelen bir durumla karar verip onların peşinden gitmeye karar vermiş.
Moşe Kızıldeniz kenarına gelmiştir bile. Arkasındaki toz bulutundan misafirlerin geldiğini anlamış ve belki de evvelce planlandığı şekilde Kızıldeniz’e asası ile dokunarak ikiye yarılmasını sağlar ve bütün Yahudiler arabalar ve eşyaları ile karşıya geçmeye başlarlar. Her Hamursuz Bayramı’nda okuduğumuz Mısır Hatıratı’nda Yahudilerin Mısır’ı terkettikleri, atları, eşekleri ve bütün servetleri ile çıktığı yazılıdır. Hop bir dakika bu adamlar 400 veya 240 sene köle değiller miydi? Servet de neydi? Hangi servet? Yıllardır bunu soruyorum ama kimse cevap vermiyor. Hatta çok karıştırma diyorlar bana.
Neyse, sadece not olarak düştüm birazdan o servetin ne olduğunu anlayacağız.
Kızıldeniz’den karşıya geçildiğinde Sina Yarımadası’na varılıyor.
Yahudiler 40 sene Sina Yarımadası’nda dolanıp duruyorlar. Tanrı’nın kendilerine vaad ettiği topraklar aslında Eretz Israel yani İsrail toprakları.
Özel bir görüşme için Moshe Sina Dağı’na çıkmak için ümmetinden izin istiyor ve Allah ile görüşmek için uzun bir süre dağda kalıyor.
Moşe’yi beklemekten sıkılan Mısırlı Yahudiler kardeşi Aaron’a baskı yaparak kendilerine tapacakları bir Tanrı yapmalarını istiyor. Filme göre de Aaron halkın elindeki altınları toplayıp eritiyor ve altın bir buzağı yapıyor. İnsanlar da alıştıkları gibi maddi bir tanrıya tapmaya başlıyorlar.
Dağdan elinde 10 Emir levhaları ile dönen Moşe, bu rezalet karşısında çılgına dönüyor ve 10 Emir levhalarını buzağının üzerine fırlatarak levhalar ve buzağının da yok olmasına sebep oluyor. Hoş fizik derslerinde öğrettikleri gibi doğada hiç bir şey yoktan var olmaz veya vardan da yok olmaz.
Peki soru bir: altın buzağı ne oldu?
Soru iki: bu altınlar nereden geldi? Kölelerde bu kadar altın ne gezerdi?
Neyse bunu da geçelim. Sina Yarımadası ile İsrail toprakları arasındaki mesafe yayan bile olsa 900 kilometredir ve en fazla 20-30 gün sürer. 40 sene neden dolanıp durdular?
İki cevap var:
Ne yaparsanız yapın altın buzağı yok oldu. Moşe cezalı olduğu için İsrail topraklarına giremedi. Altınlarla nereye gitti diye soranlar da var tabii ama bir peygamberin altın araklayacağını düşünmek bile abestir. Bu arada eski ahit sandığı da kayıp bilindiği üzere.
Indiana Jones bile aradı ama bulamamıştı.
Az mizah zarar vermez…