Eski Türkiye'de buzdolabı bile yoktu, bizim iktidarımız sayesinde her eve buzdolabı girdi!
Eski Türkiye'de otomobil yoktu!
Eski Türkiye''de dozer, kepçe, otoyol yoktu
Gerçi eski Türkiye'de ambulans yoktu, onun yerine cankurtaranlar vardı, sağolsun rahmetli Halil Şıvgın bir gecede hepsini ambulans yaptı, yine de yoktu işte.
Mesala eski Türkiye'de telefon yoktu, çamaşır makinası, elektrik süpürgesi, bulaşık makinası da yoktu, neyse ki AKP iktidarı ile hepsi var, fakat kullanmek için yürek ister. Elektriğin anasını ağlatıyor hepsi.
Eski Türkiye''de ilaç yoktu, millet hastalıklarını iyileştirmek için kıra, bayıra yayılıyor, topladığı şifalı otlarla iyileşiyordu,
Eski Türkiye'de hastaneler yoktu, olsa bile ortapedi servisleri yoktu, ayağı kolu kırılan kırıkçıya çıkıkçıya gidiyordu.
Eski Türkiye'de helikopter yoktu. Mazallah orman yangını çıkınca vatandaş kovalarla müdahale ediyordu.
Eski Türkiye'yi inkar politikası AKP yöneticilerinin diline doladığı yalanlarla süslendi. Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar'ın tahtını zorlayan, gösteri dünyasını illüzyon yeteneği ile renklendiren şahane yöneticilerimiz olmasaydı, üniversitelerimiz, uçaklarımız, hava meydanlarımız filan olmayacaktı.
Peki Eski Türkiye'de neler vardı?
Eski Türkiye'de bereket vardı, bereket!
Eski Türkiye'de üretim vardı, üretimi seven milyonlarca insan vardı. Bölgenin en büyük koyun sürüleri meralarda otluyordu.
Eski Türkiye'de ziraat gurur duyulacak bir sektördü, AVM'de, turistik otellerde çalışmak zorunda kalan milyonlarca genç, tarlasını toprağını, yaylasını, çardağını Eski Türkiye'de bırakıp kente koştu.
6360 sayılı Mahalli İdareler Yasası ile bir gecede köy olmaktan çıkarılarak Büyükşehir veya ilçelerin mahalleleri haline getiren onbinlerce köyde harıl harıl üretim vardı üretim. AKP'li politikacıların hayallerini aşacak bir üretim gücü var.
Söz konusu ile birlikte o üretim zinciri koptu. Geleneksel üretim tüketim zincirini parçalayan AKP iktidarı bir gecede sermayenin önüne milyonlarca genç tüketici ile sefilleşmeye namzet gencecik köylüleri ucuz iş gücü olarak fırlatıp attı.
Eti de sizin, kemiği de sizin, tepe tepe kullanın mahiyetinde bu ikramla başta üç harfli zincir marketler Türkiye'nin her yerini adeta istila etti.
İstifasıyla Türk tarımının kurtuluşuna bir nebze olsun katkıda bulunan Bakan Pakdemirli öncesi, kendi ekmeğini, yoğurdunu, eriştesini, makarnasını, etini, sütünü ve hatta yağını üreten köylü, daha ucuz yoğurt, yumurta, makarna bulunca üretimden hızla çekildi.
Tarlada üretilen geleneksel ürünler kısa sürede tohumu bile bulunamaz hale geldi.
'Tarladan' markasıyla market raflarını dolduran bulgur, Kanada çiftçisi, fasulyesi, Arjantin, Meksika, Amerika, Mısır'dan ithaldi, olsun. Zararı yok.
Ucuz, hesaplı ve zahmetsizce sofralara kadar gelirken, nadasa bırakılan topraklar icara verilirken kentlerin nüfus yapısı değişti,
Eski Türkiye'de memleketin başına çorap örme potansiyeli oldukça yüksek milyonlarca sığınmacı yoktu mesela, tarım işçiliği bir meslekti, üreten de çalışan da doymasa bile gelir kapısıydı.
Eski Türkiye''nin yoksul köylerinde türlü türlü yağ üretilirdi ve inanırmısınız köylerde ekmeğin, suyun, süt ve yumurtanın parayla satılması ayıp karşılanırdı. Yani o yoksul öylerde ayıplayan ve ar eden insanlar yaşardı.
Afyon (Haşhaş), Susam, Ayçiçek, Badem, Ceviz, Fındık yağları çıkaran köy değirmenleri vardı. Üretici bir teneke ayçiçek veriyordu, 4 teneke ayçiçek yağını akşama evine götürüyordu.
Küspesi, ağıl ve ahır sahiplerine gidiyordu, üretim döngüsü tıkır tıkır işleyen köyler; çok değerli AKP'li politikacılar tarafından ışıl ışıl şehirlerin mahallesi haline gelince işler değişti.
Köylünün kuyusundaki suyu bile vatandaşa parayla satmaya başladılar.
Mahalle yapılan çok sayıda büyük kasabada, vatandaşların kendi parasıyla satın aldığı iş makinaları, yine kendi parasıyla ve bağışlarla kurduğu su şebekeleri büyükşehir belediyelerinin kazanç kapısı haline geldi. Yüzlerce belde ve köy bir gecede çıkarılan yasa ile adeta söğüşlenirken, yine eski Türkiye'ye göndermeler yapmayı sürdürdüler.
Medyanın gücü öylesine etkiliydi ki; eski köylerde, yeni mahallelerde yaşayan insanlar, öznesi olduğu yalanlara inandı, 'doğru' dediler.
Eski Türkiye' yalanlarına inanan milyonlarca insan, dün üç harfli marketlerde, ayçiçek yağı yüzünden izdiham yaşarken; 'Ya biz bu yağa 30 yıl önce bir kuruş vermiyorduk' demedi bile.
Eski Türkiye yalanları adlı çalışmamızın sonuna geldik.
Yeni ve güzel bir Türkiye ile ilgili umutlar azalırken, tarihe not düşmek istedim.
Eski Türkiye bütün yalanlara inat çok ama çok daha güzeldi.