Şu son günlerin karma karışık havasında nefes almakta bile zorlanırken birdenbire fesat karıştırılmış, hile ile kazanılmış 1946 seçimlerinden sonraki 1949 yılının aynı bunalımların yaşanıldığı kasvetli havasına dönüverdim. CHP müthiş bir kargaşanın içinde… Demokrat Parti’nin yıllar yılı ihmal edilmiş değerlerimize, bilhassa uzun yıllar yanlış bir lâikliğin esiri olan dinimize yaklaşır gibi olmasıyla panik son haddinde… Günümüzde olduğu gibi ikiye ayrılmış mensupları ile şaşkın bir CHP ile karşı karşıyayız.
Evet çok şaşkın bir CHP ile… Aynen günümüzde olduğu gibi CHP’nin çatısı altında Kıyamet kopuyor. Bir grup CHP’ye has bir davranışla, Lâikliğin merhametsizliğe varan bir katılıkla ve şiddetle tatbikini istiyor. Bu yetmiyormuş gibi Mehmed Âkif ve İstiklâl Marşımız bile bu grubun öfke oklarının hedefinde…
Prof. Emin Erişirgil içişleri bakanı olarak bulunduğu CHP hükümetinde olanların karşısında son derece müteessir bir tavır içinde… Bilhassa Âkif’e ve İstiklâl marşına yapılan hakaretler onu kahrediyor. Gençlik yıllarında Âkif ile geçirdiği yılları hatırlayarak bir insanlık görevi, bir vicdan borcu olarak yazdığı “İslamcı Bir Şairin Romanı” kitabındaki gerçek ve güzel müslüman Âkif’i bu devrimbazlara bakarak hasretle yâdediyor. Belki de Mısır’a gittiği için biraz kızdığı Âkif’e şimdi hak veriyor. Bu devrim sapıkları ile softa ve yobazların arasında kalmayı gerçek müslümanlığına yakıştıramadığı için gitti, orada yokluk içinde inzivaya çekildi diye düşünüyor.
Erişirgil’in Âkif’i softa yobaz diye aşağılayan cahil CHP’lilere duyduğu öfke ise Âkif’i derinliğine tanımasına sebep olan bir olayın, güzel bir nasibin sonucu… Evet bir CHP’liye çok ender olarak isâbet eden bir nasibin…
CHP’de İçişleri Bakanı olan Prof. Emin Erişirgil, gerçek bir ilim adamı olarak öfkesinin ve yarım yamalak bilgisinin esiri olan bu tip cahil CHP’lilerden farklı bir şekilde, nüansları da biliyor. Bunun için de Âkif gibi gerçek müslümanları ve muhafazakârları yobaz, softa diyerek aşağılamıyor. Yobazın sahtekâr ve menfaatperest, softanın kara cahil olduğunu bilerek muhafazakâr, masum ve gerçek müslümanları o sınıfa dâhil etmiyor. Çünkü bu farkları bilecek kadar âkil ve münevver…
Bir öfke seli ile Demokrat Parti’nin karşısında ne yapacağını şaşırmış CHP hükümetinde İçişleri Bakanı Emin Erişirgil’den sonra, gerçek bir âlim diyebileceğimiz bir isim daha var.Şemsettin Günaltay… Âkif’in “Benim Şemsettinim” diyerek çok sevdiği, Mehmed Âkif’e bir gerçek müslüman olarak hep hayranlık duyan, cenâzesinde gözyaşları sel gibi akan bir Şemsettin Günaltay… “Hurafattan Hakikata”, “Zulmetten Nura”, Kitaplarının yazarı, gerçek Müslümanlığın ne olduğunu bilen bir âlim… O da Âkif’e terbiyesizce yapılan hücumlardan Emin Erişirgil gibi çok müteesir…
Peki, CHP bu çatlağı, bu ikiliği nasıl kapayacak? Ne yapacak? Evet ne yapacak? Sonunda düşünecek taşınacak, beklenmeyen sürpriz bir kararla Başbakan olan Hasan Saka’nın yerine Şemsettin Günaltay’ı Başbakan yapacak. Ve 1949’da 1933’den beri yâni koskoca bir onaltı yıl mevcut olmayan din eğitimini gerekli okullar açarak Âkif’I çok iyi tanıyan bu iki bakanın bulunduğu kabine başlatacak.
Olaylar ise daha sonra aynen günümüzdeki gibi cereyan edecek, gerçek müslüman ve gerçek bir âlim olan Şemsettin Günaltay, ismi dâhil pek çok edeb dışı davranışın muhatabı olarak elinde tesbih, başında takke, bir yobaz ve softa olarak karikatürlerle alay konusu edilecekti. Kitaplarını okumadan, fikirlerini kaale almadan eski ve ne yazık ki nasırlaşmış, kaynağını cehaletten alan hâlâ devam eden bir CHP mantığıyla mahkûm edilecekti. Dini yobazları ve softaları ile istismar eden bir anlayışın ekmeğine yağ sürercesine…
Günümüzde olduğu gibi…