Rafet Ulutürk

Tarih: 30.08.2020 13:39

Tarih size bakıyor ve mahkemesi amansızdır, göz yaşına bakmaz

Facebook Twitter Linked-in

Rafet ULUTÜRK
Tarih:  29 Ağustos 2020

Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ayın başında “geri dönelim” ya da “yeniden başlayalım” dediğinde, ne kadar geriye sorusu ortaya çıkmıştı.

Bu fikri destekleyen, demek istediğim Borisov’la birlikte iktidarda kalmak isterken şimdiki ortaklıklarının sürmesi için can atan Bulgar aşırı milliyetçi faşistlerinin partisi NFSB – Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Ulusal Cephe – Başkan Yardımcısı ve milletvekili Kasabov: “Çoban gelsin!” dedi ve önemli olan bu sözleri dış basına söylemesiydi.

Başlayan tartışmada şu iki soruya cevap aradı.

·       “Bulgaristan halkı koyun sürüsü müdür?

·       “Bulgaristan halkı kurt sürüsü müdür?

Bu geliş ne için olacaktır, koyunları beslemek, sağmak, sayaya toplamak, yoksa çoban sopasını sallayıp koyunları kasaba götürmesi mi söz konusudur.

Bulgar halkı çok duyarlı bir halk. 1991’de “demokratik” Bulgaristan’ın birinci Cumhurbaşkanı Petır MLADENOV, halk meclisi önündeki sert protestolara gözdağı vermek için, yakınındaki eski komünist generallere  “Tanklar gelsin!” dediğinde, iktidardan düştü.

Bulgar halkı bir Cumhurbaşkanın devrilmesi için iki sözün yeterli olduğunu 30 yıl önce göstermişken, şimdiki politik durumda kimsenin geriye bakmadığı ve geri dönmek de istemediği ortadadır.

Kuşkusuz her çorbaya tuz olmayı seven Varna’ya bağlı Drındar – Halaçlı köyü gevezesi Ahmet Doğan “geri dönelim” teklifini ilk dile getiren olmuştu. Bulgarların kesin kanısına göre o “düşünmeyi” güya filim seyrederken öğrendiği için, geri dönelime şöyle bir anlam vermişti. Sinema salonuna bilet almadan, yandan girmişti ve bazen projeksiyondan sonra bizde kullanılmış biletlerin geri toplandığını bildiğinden yakalanmamak için, başa dönelim demişti. Başa dönelim aynı filme bir daha bakalım anlamında değildi. Geri dönelim anlamı şimdiye kadar işlenen kanun dışı işlerden eskiden olduğu gibi hesap sorulmaması anlamındaydı. Hani filmdeki cinayetlerden, hayatta hesap sorulmadığı gibi de düşünebilirler…

Şu da var, yaklaşık 2 aydan beri Sofya asfalt ve Arnavut kaldırımı üzerinde geceleyen ve 35-37 derece ağustos sıcağında başını sokacak gölge bulamayan protesto direnişçileri “koyun sürüsü” değil. Bu kişilere hükümet ve parti başkanları kendilerine neler teklif edildi ama hiç birine yanaşmadılar. Şimdi Sofya, Plovdiv, Varna, Eski Zara, Haskovo, Pleven ve Rusçuk ve başta büyük şehirler 2 Ağustos sabahı başlayacak milli direnişi bekliyorlar. Bütün ülke sokaklara akınca Boyko Borisov’un ve Baş Savcı İvan Geşev’in istifasını sunması bekleniyor. Protesto hareketine avukat barolarıyla birlikte emekli hukukçular da katılırken, medyalarda çalışan, yazar ve şairler, aktörler, yapımcılar ve teknik ekipler adına ise, yönetmen Galin Stoev, Başbakana ve halka açık mektup yazdı.

Ortaya attığı büyük problem:

BULGARİSTAN’DA BİR HUKUK DEVLETİ NEDEN KURULAMIYOR? Adalet neden yok?

Dünyaya bugünkü politikacılardan çok daha geniş bir açıdan bakan kritik çoğunluğun sokakta olduğuna ve direndiğine işaretle, Batı ülkelerinde yaşamış ve okumuş olan bu gençlerin “hukuk devleti” dendiğinde, kavramın anlamını biliyorlar. Bulgaristan’da ilk kez “hukuk devleti” kategorisine kavram olarak anlam verebilen birileri belirdiğini duyurdu. Bulgaristan’da daha önce hiçbir zaman hukuk devleti kurulmamış ve hukukun üstünlüğü sağlanmamıştı.

Mektupta şöyle deniyor: “Yöneticiler, dil ve kültürle birbirine bağlı olan ve dış ülkede protesto yapan vatandaşlarla ülkelerdeki göstericileri birbirinden koparmaya çalışıyorlar. Bunu yapamayacaklardır.”

Not: Borisov hükümetinin gurbetçileri, dış ülkelere kaçmak zorunda kalanları, kovulanları, yıllardan beri sıla acısı çekenleri ve yabancı ülkelerde okuyan gençleri ülke sorunlarından uzak tutmaya, olayları yakından izlemelerini engellemeye çalışıyor tezi BULTÜRK yönetimi tarafından defalarca belirtildi. Türkiye’deki soydaşlarımızın seçimlere serbestçe katılırken başlarına geleni 18 Mart 2017 tarihinde “Kapitan Andreovo”(Kapı Kule) sınır kapısında yaşanan zorbalıkta gördük. Olay, bir Bulgar aydın tarafından toplumsal nitelikli ve derinleşen bir çelişki olarak kamuoyuna ilk kez sunulmuş bulunuyor.

Yapımcı Galin Stoev şöyle devam ediyor:

Yılbaşından beri Bulgaristan’ı yaşanmaz bir ülke haline gelmiş olduğunu kanıtlayan birkaç olaya dokunuldu.

·       Baş Savcı seçimi olaylı geçti.

·       Başbakan Borisov’un yatak odasında çekilen fotoğraflar ve Bulgar savcılığının olayı çözüp suçluları tutuklayamaması.

·       30 silahlı savcının Cumhurbaşkanlığına girmesi ve 2 görevliyi tutuklayıp götürmesi.

·       20 yıldan beri Bulgaristan-Pirin-Makedon bölgesini Bulgaristan Cumhuriyetinden koparmak için elinden geleni yapan, Georg Soros’un “Açık toplum” Sofya ofisi Baş Avukatı Bayan İvanka İvanova Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in hukuk danışmanlığına atanması ve

·       Ülkemizde 30 yıldan beri kanun üstü, dokunulmaz ve korumalı yaşayan Ahmet Doğan’a dur denerek, balonunun patlatılması, yatlarından biri çalınarak ve Sofya Sarayı’ndaki köfte, kebap ızgarasından sonra, Karadeniz “Rosenets” limanındaki dalga kıran ve yat limanı yasa dışı ve izinsiz gösterilip yıkması,

·       15 bakanın istifa etmesi,

·       Seçim Komisyonu Başkanı Bayan Stefka Stoeva’nın görevden alınması.

·       Borisov’un “Bulgaristan’da ne oluyor?” sorgulaması için Brüksel’de AB komisyonuna davet edilmesi ilginç olaylardır.

Bu arada Sofya gösterilerinin Alman Sosyal Demokratları tarafından desteklenmesi etkili oldu. Alman milletvekili Detler Müler’in Bundestag (Alman Meclisi) kürsüsünden Sofya protestocularını kutlaması bir an Sofya GERB’çileri de şaşırtı.

Başbakan Borisov’a gönderdiği mektupta yapımcı K. Stoev, “Sizin hiçbir zaman, ‘şu paraları da ele geçireyim’ dışında hiçbir zaman politik projeniz olmadı” dedikten sonra şöyle devam ediyor:

“Vücutta bütün kuvvetlerin birden bire kesildiği -collapse- kuramına göre, bir sistem normal tonusun kaybedilmesi sonucu büzüşmesi, küçülmesi, sönmesi veya çökmesi sürecinde yıllar geçirebilir ve bu iyileşme yollarının hepsi tıkanana kadar sürebilir ve politik sistemler için de geçerlidir”. 1980’lı yıllarda (Türk isimlerinin silah zoruyla değiştirilmeye başlandığı günden başlayarak) Bulgaristan vatandaşları politik sistemin tıkandığını fark etmişlerdi ve ters dönebileceği korkusunu düşünmek istemeyenler çoğunluktu.

1991’de Cumhurbaşkanı P. Mladenov’un “Tankları çağırın!” sözlerin devletin her çözüm önünde yetersizliğini (bittiğimizi) göstermişti.

Ne var ki o zavallı devlet başkanı (P.Mladenov) zamanın değiştiğini fark edememişti. Şimdi de aynı günleri yaşıyoruz. Siz Sayın Başbakan Borisov, kendi şahsi menfaatleriniz ve etrafınızdakilerin çıkarları dışında, başa gelen belanın taahhütlerinin neler olduğunu anlayamıyorsunuz. Bu kavrayamam azlığınız günümüzde politik sorumluluk açısından bir demagojiye (bizi aldatma çabasına) dönüşmüş durumdadır.

Size inananlar azaldı. Görülen şudur. Bugün Bulgaristan’da şimdiki durumu (statükoyu) ters döndürebilecek kritik kitle henüz ayaktadır. Ve bu yıllardan beri anlamını tamamen yitireceğini gevelediğimiz demokratik sürecin son nefesini de vermeden olduğu için büyük bir şanstır. Siz fikirsiz boşluktan, halkı aldatmaktan geçindiğiniz için henüz uyanamamış olanlara, yalanlarınızdan sem elenmiş olanlara güveniyorsunuz.”

Başbakan Borisov’a mektubunda, şöyle bitiyor.

“Protesto gösterilerine devam edenleri, bu işler bundan sonra böyle devam edemez, hiçbir işten anlamayanların sahnede yeri olamaz inancı ve bilinciyle birleşerek mücadele edenleri kutluyorum.
Siz üslendiğiniz işi yapmadınız. Ve siz bu işi istemediğinizden dolayı değil, kurduğunuz gettoyu bir hukuk devletine dönüştürebilme yeteneğiz olmadığından dolayı yap(a)madınız.
Siz ancak yaşadığının mahallenin kenarına kadar görebiliyorsunuz. Ve Avrupa meclisinde yetkili bazı kodamanlara güveniniz henüz tükenmediğinden ve ortak parti çıkarlarınız olduğunuzdan ar zor ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. Fakat bu ayak oyunları zamanı doldu ve çoktan geldi geçti. Siz artık gün batımındasınız. Yeni güneşler
 sizden sonra gelenler için…

Bugünkü protestonun kilit kavramı BİRLİKTE OLMAKTIR.

Birliği parçalamak, hırpalamak, güçsüzleştirmek ve kullanmak çabasındasınız. Siz güverteden düştünüz. Yüce Halk Meclisi fokuz mokus oyununa gelmez. Bunlardan vaz geçiniz. Bir kere bağlı bu halka karşı dürüst olunuz…

Tarih size bakıyor ve mahkemesi amansızdır, göz yaşına bakmaz.”

***

50 gündür devam eden protesto ulusal ve uluslararası boyutlar alırken Avrupa Birliği katına çıktı. Avrupa Parlamentosu Monitoring Yasanın Üstünlüğü Komisyonu toplandı ve Bulgaristan’ı sert bir dille eleştirdi. Toplantıya çağrılan Başbakan Borisov ve Başsavcı Geşev “yıllık izinde” oldukları gerekçesiyle, kapalı kapılar ardında yapılan toplantıya katılmadılar.

Bulgaristan Helsinki Komitesi Başkanı Krasimir Kınev ile “Bivol” araştırma yayını adına katılan gazeteci Krasimir Stoyanov, Sofya Radyosuna özetle şu demeci verdi.

“Yargı reformu, Başsavcılının kimliği ve etkinlikleri; ülkede fiilen Başsavcı yokluğu; Başsavcının hesapsız kitapsız hareket etmesi; Başsavcı tarafından muhtemelen işlenecek suçları araştıracak bir bağımsız devlet organı olmaması“; katılımcıların endişeli olarak tanımladıkları, istenen Anayasa değişikliği konusundaki karanlık durum; gibi konularda Bulgar makamlar yok edici eleştiri ateşine tutuldular.

Hükümet adına LİBE heyeti karşısına çıkan Dış İşleri Bakanı Ekaterina Zaharieva ve Başsavcı Yardımcısı Krasimira Filipova AB komisyonunu aldatmaya mı çalıştılar, yoksa hiçbir şeyden haberleri yok mu bilmiyorum diyen gazeteci Stoyanov şöyle devam ediyor:

“Bulgaristan’ın dünya medya klasmanında 111. yerde olmasının nedeni olarak Delyan Peevski medyası değil de, gazeteci Ruse (Rusçuklu) TV sözcüsü Viktorya Marinova’nın öldürülmesi sebep olarak gösterildi.”

Bu gizli toplantının yapılmasını örgütleyen Hollandalı Avrupa Parlamentosu milletvekili Sofi int’Beld ise, toplantıdan sonra EURACTIV’a şöyle konuştu: “Konuya döneceğiz. Önümüzdeki ay Avrupa Komisyonuna yasaların üstünlüğü konusunda Bulgaristan da aralarında birçok ülke için rapor sunulacak!”

Toplantıdan sonra AB yayınlarında yapılan basına açıklamada şöyle dendi:

“Başsavcının yetkileri, Başsavcılığın strüktürü ve Bulgaristan Başsavcılı etkinliklerine ilgi merkez konumuzdu.” Konuya şu yorumda getirildi:

“Anayasaya göre savcılık bir bütün kurumdur. Savcılar yasalara itaat eder. Savcılar Başsavcı ve idari yöneticileriyle hiyerarşik ilişkide değildir. Kimliğine bakılmaksızın, her kişi hakkında inançlarına göre karar almakta özgürdürler ve bu kararları başsavcı denetleyemez.”

Helsinki İnsan Hakları Komisyonu’nun Bulgaristan temsilcisi Krasimir Kınev ise, Hollandalı Avrupa Parlamentosu milletvekili Sofi int’Beld i tarafından örgütlenen bu ilk görüşmeden sonra Avrupa Parlamentosunda “Bulgaristan’da Kurumsal Bunalım” konulu bir yeni toplantı yapılacağını duyurdu.

AP milletvekili Elena Yonçeva “Dnevnik” gazetesinde “Başbakan Borisov ve Başsavcı Geşev gelmediler, bu şerefsizliktir.” yazdı.

Yonçeva yazısında şöyle diyor:

“Borisov’un sürdüğü tren kör yoldadır. Avrupa Birliği üyelik Antlaşmasının 7. Maddesi gereğince. AB komisyonu “ yasaların üstünlüğü” konusunda denetlemeye başlarken, Borisov hükümetinin istifa etmesi şarttır.”

Hatırlatıyorum: “Gazeteci Dafne Galisya’nın öldürülmesinden sonra Malta başbakanı Couzef Muskat aynı komisyon toplantısına geldi ve ardından yasal hükümet, demokrasi ve temel haklar konusunda araştırma yapmak için AB heyeti yola çıkarken Başbakan Muskat görevinden istifa etti.”

Son haber ve yorumlar için bizi izleyiniz.

Bulgaristanlılar artık “sürü” değiller. Sokaklar ayaklandı!

Okuyanlara teşekkürler.

Lütfen paylaşınız.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —