Makine zekâsı, Chatbotlar, ChatGPT, yapay zekâ… Kimilerine göre kulağa hoş gelse de, bizi korkutan bir kavram açıkçası… Eğer insanın ürettiği bir makine veya cihaz, yine insanı zorlayıp aşacaksa bu bir felaket demektir! Bugün Batı’da Bili Bili Gates ve Elin Muskarası gibi küresel oyuncular olarak kurdukları yapay zeka şirketleriyle gizliden gizliye yürüttükleri faaliyetler şüphe uyandırıcı ve endişe vericidir!..
İnsanlar, insan gibi tepki veren konuşan, düşünen makineleri gördüklerinde ya da insan zekasını taklit eden strateji ve bilişten ödün veren bilgisayarları gördüklerinde, varoluşsal bir tehdit olarak algılamakta, korku ve nefrete dönüşmektedir.
İşin uzmanlarına göre, ‘yapay zekânın duygusu yok ve bilince sahip değil…’ Ancak şimdilik!.. Son zamanlarda hep şikayetçi olduğumuz -dönüşüm geçiren- insanın biyolojik evrimi gibi, yapay zekanın da yazılım güncellemeleriyle sürekli kendi kendini yenileyebilecek bir duruma gelirse vay halimize ve vay insanlığın haline!..
Ne yazık ki bunun gerçeklik payı da var gibi:
Çünkü şu günlerde moda olan ChatGPT diye büyük bir dil modeli geliştirildi. Yani metin tabanlı girdilere insan benzeri yanıtlar üretebiliyor ve dil çevirisi, soru yanıtlama, metin özetleme ve konuşma yapay zekâsı gibi çeşitli doğal dil işleme görevleri için kullanılabiliyor ve bu yazılım GPT-3, GPT-5 diye öyle bir hızla geliştiriliyor ki, insanoğlunun yüz yıllar süren beyin gelişimini, yeni yazılımlarla yapay zeka aylar içerisinde bir üst versiyonunu çıkartıyorlar. Bu da yapay zekânın korkutucu bir hızla ilerliyor olması demektir…
Bu yapay zekâ üzerine birkaç yazılarımız olacak, edebiyat ve güncel konu başlıklarıyla… Şimdi ilk konu başlığımıza kısaca şöyle bir değinelim: 2018 yılında hayatımıza giren ve bizi kadim kültürümüz yatay mimariden söküp dikey ucube modern bir mimariye doğru hızla sürükleyen Smart City’den bahsedeceğim. Ama çok kısa ve özetle:
Yapay zekâ; akıllı telefonlar, akıllı robotlar, akıllı evler derken vb. Şimdi de akıllı Smart City’ler kuruluyor! Yani akıllı evlerden oluşan akıllı şehirler…
Alt yapısından üst yapısına, iç mimarisinden kullanılan tüm malzemelerine kadar, veri toplamak için farklı türde elektronik nesnelerin interneti sensörleri marifetiyle ve daha sonra varlıkları, kaynakları ve hizmetleri -sözde- verimli bir şekilde yönetmek için bu verilerden elde edilen bilgileri kullanan kentsel bir alan olarak ifade edilen akıllı şehirlerin dünya genelinde inşa edilmeye devam ediyor.
Türkiye’de de ‘Akıllı Şehir Stratejisi’ kapsamında Ankara, İstanbul, İzmir, Konya, başta olmak üzere bir çok ilimizde 573 civarında proje yapılmış.
Bu projeler bizim bahsettiğimiz Smart City’lerden çok daha farklı projelerdir.
Korkutucu olan akıllı şehir denilen ve tamamen yapay zeka ile donatılan Smart City’lerin toplumda yaratacağı sosyal travmalardır…
Akıllı şehirler inşa edildiğinde ekonomik ve sosyal açıdan toplumda yaratacağı ev alma ve kiralama pahalılığı yüzünden alım gücü iyice zorlaşacak ve böylece özellikle İstanbul gibi büyük kentlerde orta direk diye bir kesim kalmayacak! Peki, kimler oturacak bu City’lerde? Dolaylı yoldan, farkında olmadan göç mü devşiriliyor, satış serbest, alış serbest… Yani Hatay’dan ‘Expo’ ile başlayarak, İstanbul’da ‘Smart City’ler’le devam eden bir planlı projeyle hedeflerine iyice yaklaşmış gibi gözüküyorlar. Yoksa İsmet Özel’in dediği gibi ‘bu topraklarda ikinci bir ‘Endülüs!’ felaketine mi hazırlıyorlar bizi? Anadolu topraklarının da bu minvalde mimarileşmesi endişe vericidir…
Biz teknolojiye karşı değiliz ancak, niyeti kötü olanlara...
Bıdı, bıdı… yok!
Yapay zeka bizi solluyor, yaşayarak tecrübe ediyoruz işte…
Sesimizi, sadece 3 saniyede klonlayan 'Vall-E' korkutuyor!..
İnsan kendi kıyametini hazırlıyor!..
Artık sana ihtiyaç olmayacak Ey Ademoğlu!..
“İklim kanunu Meclisten geçireceğiz!?”
O halde Kölelik çağına hazır olun…
yazarmehmetballi@gmail.com