Siz de düşündünüz mü hiç? -ll-
Geçtiğimiz hafta Fuzûlî’nin Hz. Peygamber için yazdığı Su Kasidesi’nden bahsetmiştim, ilk iki beytini gönül dilim döndüğünce yazmaya çalışmıştım ve çok beğendiğim bazı beyitlerini yine sizlerle paylaşacağımı yazmıştım.
Her beyti öylesine derin mânâlar içeriyor ki… “Olamaz… Bir fâni bu kadar hayal inceliklerinin zirvesinde dolaşamaz, bu beyitleri yazarken kalem Fuzûlî’nin elinden alınmış, Hakk yazdırmış” diyesiniz geliyor. “Hz. Peygamber ancak bu denli kor ateş içinde kor aşkla sevilebilir“ diyesiniz geliyor. Dedim ya… Tarife kelimeler kifayet etmiyor…
Hele o beşinci beyit… Bir aşk ancak bu kadar güzel anlatılabilir;
“Suya virsün bâğ-ban gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su”
Bahçıvan açıversin suyun önünü, gül bahçesini bir baştan bir başa sele versin, gül bahçesi yok olsun, sürüklensin gitsin. Gül yetiştirmek için boşuna uğraşmasın, zahmet çekmesin, diyor. (Güle suyu fazla verince çürür, az verince kurur, o yüzden tek tek arıklarla dolana dolana sulanır, tek tek ilgi ister. Dalında su depo etme özelliği vardır) Dünya denilen şu gül bahçesini bahçıvan(Allah) sele verse de; tek tek sulasa da artık senin yüzün gibi bir gül(Hz.Peygamberin yüzü gibi güzel bir yüz) bir daha açılmaz. Çünkü Hz.Muhammed en güzel, en şerefli, en son peygamber ve onun gibisi bir daha gelmeyecek. Onun gibi bir güzel bir daha gül-zâra gelmeyecek, yetişmeyecek olduktan sonra Allah, varsın gül-zârı(dünyayı) Nuh Tufanı gibi sele versin, kıyamet kopsun, ne çıkar, diyor. Kıyametin kopmasını istiyor çünkü kıyamet kopunca kendisi de ölecek ve sevgiliye daha çabuk kavuşacak. Sabrı yok beklemeye. Bahçıvan, bin gül bahçesine bile su verse senin yüzün gibi bir tek gül açılmaz, diyor. Gül mevsimini Asr-ı Saadet olarak kasdediyor. Hz. Peygamber’in remzi, sembolü olan gülü telmih; bağban, gül, gül-zârı tanasüp, bahçıvanın görevinin sevgilinin yüzü gibi yüz yetiştirmek olduğunu söyleyerek hüsn-i talil yapıyor.
“ rızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânım n’ola
Zâyi olmaz gül temennasıyla virmek hâra su”
Atasözü (hikemi) gibi bir beyit… Peygamber Efendimize; yanağının hatırlanmasıyla ve seni görme arzusuyla ağlasam, kirpiklerim ıslansa diyerek kinaye yapıyor ve buna şaşılır mı, elbette şaşılmaz, bunda şaşılacak ne var? Zira gül temennasıyla, arzusuyla dikene su vermek boşa gider mi hiç? Nasıl boşa gitmezse, Hz.Peygamber’i(sevgiliyi) görme arzusuyla ağlamak da boşa değildir. Sevgilinin yüzü güneş gibidir, parlaktır. Güneşe bakınca gözlerimiz nasıl yaşarırsa, bakamazsak, sevgilinin yüzüne bakınca da yaşlar akar, diyor. Sevgilinin kirpiklerinin şeklini ve batıcılığını dikene, yanağının şeklini ve rengini güle benzetiyor. Bahçıvan gülü sularken dikenleri ayırır mı hiç, ayırmaz, gül yanaksa; dikenler kirpik, diyerek teşbih, “ârız-gül”, “yâd-temennâ”, “nem-nâk-su”, “müjgân-hâr” ile birinci dizede söyleyip, ikinci dizede benzerliklerini vererek, lef ü neşr yapıyor. Hz.Peygamber’in adı anılınca gözler yaşarır, ıslanır, nem-nâk olur. Fuzûlî yanağını hatırlayınca hasretinden o kadar çok ağlamış ki, gözleri kan rengi olmuş. Kan rengi bir güle benzemiş. (DEVAM EDECEK)