Evet, yanlış okumadınız, biz; şehirli insanlar, her şeyden çok sessizliğe ihtiyaç duyuyoruz. Çoğunlukla bunun farkında olmasak da…
Bugün size özel bir yerden bahsetmek istiyorum; Sessizlik Şapeli. Asıl adı Kampin Kappeli olan şapel, Finlandiya’nın başkenti Helsinki’nin merkezinde, şehrin en kalabalık yerlerinden biri olan Narinkka Meydanı'nda bulunuyor.
Modern binalar arasında ahşap bir kovaya benzer bu yapı, görüntüsüyle bulunduğu çevreye göre bir hayli aykırı durmakla birlikte cilalı ahşabın sıcaklığı hem bakışları kendine çekiyor hem de içeri girme isteği uyandırıyor. Şapelin dış cephesi 11,5 metre yüksekliğinde ve tamamıyla çam kaplama. Üzerindeki cila sayesinde ise turuncu bir renge sahip. Özellikle Finlandiya gibi soğuk bir memlekette kışın karların ortasında duran güneş gibi bu şapelin görüntüsü bile insanın içini ısıtmaya yeter.
Şapelin içine giriş serbest. Bitişiğindeki alçak bir binadan girip kısa ve dar bir koridordan geçerek şapelin kapısını açtığınızda farklı bir yere geldiğinizi hemen farkediyorsunuz. Yapının dış fomunu tekrarlayan iç duvarları yine ahşap kaplamalı, ama daha açık renk. Tavanın kenarlarından süzülen doğal gün ışığı yumuşak bir atmosfer yaratıyor. Ve kapı kapandığı anda içeride mükemmel bir sessizlik oluşuyor. Öyle ki, en ufak bir hareket, elbise hışırtısı dahi gürültüye neden olduğundan sessizliği bozmamak için yerinizde hareketsiz kalıveriyorsununuz. Farklı bir boyuta geçmiş gibi…
Az önce geçtiğiniz, insanların buluştuğu, konuştuğu, koşuşturduğu meydandan çok uzaklarda bir yerdeymiş gibi… ve içinize bir mutluluk, bir huzur yayılır. Fazla kalmaya gerek yok, bir iki dakika sonra dışarıya çıktığınızda yüzünüzde gülümseme, kalbinizde huzur, aklınızda ise unutamayacağınız bir deneyimin anısı olur.
Bir düşünün, günümüzde insanlar neden meditasyona ihtiyaç duyuyor?
Çevremizde hep dış sesler var; sokakta araba motorları, kornalar, yanımızdan geçerken telefonda konuşanlar, kafede mutfaktan gelen sesler, yan masada konuşulanlar, işyerinde telefonların, bilgisayarların, klavyelerin, makinelerin sesi, evde bile sessizliği yakalamak zor. Şehrin gürültüsünde beyinlerimiz o kadar yoruluyor ki, sessiz kalmaya ihtiyaç duyuyoruz. Birçok insan da bu sebeple meditasyona yöneliyor ve yoga stüdyolarının yolunu tutuyor.
Son on yılda Türkiye’deki yoga stüdyolarının sayısı görünür düzeyde arttı. Net istatistiklere ulaşamasak da hem internette gezinirken hem sokakta yürürken yoga reklamlarına daha çok rastlar olduk. Bedensel ve zihinsel rahatlama arayanların kendini bulduğu, iç seslerini duyabildiği yerler oldu buralar. Kimi rahatladı, kimi öyle bir sevdi ki, kendi eğitmen olmak istedi. Nitekim bugün yoga eğitmenlerinin sayısı neredeyse öğrenci sayısından da fazla…
Ama konumuzdan sapmayalım. Sessizliğe muhtacız demiştik. Arada çok bunaldığınızda, sessiz bir yere geçip, gerekirse kulaklık takıp biraz kendinizi dinleyin, gözünüzü kapatıp güzel şeyler hayal edin. Emin olun, işe yarayacaktır.
Bu arada şapele dönecek olursak, Sessizlik Şapeli, Luteryen Kilisesi ve Helsinki Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Departmanı'na bağlı. Buna ragmen şapel, şehrin web sayfasında da yazdığı üzere, din, inanç ve ırk ayrımı yapmadan herkese açıktır. Esasen dini bir yapı olmakla birlikte, daha çok şehrin kalbinde insanların kalabalıktan ve gürültüden kolayca uzaklaşabileceği, birkaç dakika sessiz kalabileceği bir mekan olarak tasarlanmış.