Geçtiğimiz sene sonu. Şunun şurası iki ay kadar önceyi bir hatırlayalım. Bu hadiselerin başlangıcı olan 17 Aralık operasyonlarını ve bu operasyona konu olan imamları hatırlayalım. Olayların buralara kadar gelmesine vesile olan konuların başında yer alan dershane olaylarından bugün dahil hiçbir cemaat medya organı bahsediyor mu?
Hayır.
İlk zamanlar göklere çıkarılan konu bugün hiç umurlarında değilmişcesine kenara atılmış durumda. Bunca yapılan yorum, propaganda, yandık, öldük, bittik safsatası unutuldu gitti.
Bunu iki sebebe bağlamalıyız; ilk olarak olayların başlaması için hükümetin bu olayın üzerine giderek cemaat mensuplarının dikkatini bu olayların üzerine çekmeye karar verdiler. Hükümette dershaneler konusunu seçim arefesinde gündemine almak istemesinin elbet bir sebebi maksadı vardı. İkinci neden yaşanacak olayların bir vesilesi omarak cepheleşme gerekliydi, bunun için de olarak dersaneler kullanıldı. İlginç sayıabilecek demeçler, saf tutmalar, taraf belirlemeler, alan daraltmalar, rest çekmeler de bu zamana denk geldi.
Ömürleri boyu susmuş saklanmış bir cemaatin bu denli cesur duruşu ilk zamanlar herkesin dikkatini çekmiş bunlar neyine güveniyor derken 17 Aralık operasyonu ile Türkiyenin gündemi bir anda değişiverdi.
Arkasından malum olaylar ve HSYK içerisinde konuşlanan birkaç ne olduğu pek de anlaşılamayan bir kaç malum savcı vastasıyla adeta ülkede yargı üzerinden bir darbe yapılmak istendi.
Halk bu olayları pek anlayamadan hoop diye borsa inişe geçti, dolar-euro fırladı, diğer taraftan cemaat medyası bu olaylarda ülkenin kaybetmesine aldırmadan alçakca haberler yaparak Merkez Bankası'nda bulunan döviz rezervimizin içine etmek için çaba sarfettiler.
Burada maksat hükümeti ve Başbakanı ekonomik olarak köşeye sıkıştırarak itibarsızlaştırmaktı. Bunun hesabını yaptılar
Ekonomi, dolar, istikrar, gelişme, kalkınma hiç umurlarında olmadan yazdılar çizdiler yorumladılar.
Cemaat için bu yapıldıysa ülkenin kaybetmesi için yapılan bu komplolara, spekülasyonlara tek kelimeyle şerefsizlik denir.
Diğer taraftan da Başbakanın Japonya’ya olan seyehatinden örnekler göstererek Zaman Gazetesi yazarlarından Şahin Alpay gözünü kırpmadan Türkiye’nin Japonya ile nükleer konularda yaptığı anlaşmaları silah üretimi için kullanacağı konusunda saçma sapan ahlaksızca yazılar yazdılar. Sözüm ona patronlarının patronu olan esir yaşadıkları Amerikaya sözde mesaj vererek bizi Sadam döneminin Irak'ı, İran gibi Birleşmiş Milletler ve Amerika'nın önüne atarak onlarla aynı sonu hazırlamanın gayretine girdiler. Bu ülke için yolsuzluk yapıldıysa cemaat için yapılan bu işe ahlaksızlık denir.
Suriye için gönderilen yardımlara ait tırların önleri kesilerek yapılan edepsizliği uluslararası arenada 'Bakın Türkiye El Kaide’ye yardım ve yataklık yapıyor' havasına sokarak bu milletin sermayesine birikimine ve itibarına silah çekmişlerdir. Şayet bunu cemaat için yaparken ülkenin ne durumda olduğunu, ne duruma dürüldüğünü görmeyen göremeyen muhalefet partisi liderlerinin evlerine ateş düşsün, istekleri arzuları sinelerinde kalsın, bir şey olmaya muvaffak olamasınlar.
Diğer taraftan Today’s Saman pilli kurmalı yazarlarından Mahir El Kaideli teröristi şanlı cemaatçi savcı yakalayacaktı Ak Parti engelledi diyerek şerefimizi onurumuzu birikimimizi ayaklar altına almışlardır. Ülkenin bu duruma düşürülmesi ve dışarda oluşturulan itibara, sırf cemaat için bu denli oynanması bu ülkeye ihanet, bu ülke birikimine alçakca saldırı değil de nedir?
Türkiye dünyada insanı yardım yapan ülkeler sıralamasında dördüncü sıradadır. Bu ülkelerde malumunuz Afganistan, Filistin vs. El Kaidenin konuşlandığı ülkelerdir. Buradan yola çıkarak uluslararsı arenada Türkiye'yi tereöristlerle iş birliği yapan ülke konuma sokanlara bu milletin hakkı helal olmasın.
Bizim paralarımızla uluslararası organizasyonlar yapan, topladığı paraların bir kuruşunun hesabını veremeyenlerin yürüttükleri yolsuzluk soruşturmalarının dinle, ulviyetle, akılla, mantıkla hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır.
Her geçen gün aşağılık komplo şiddetini artıran cemaat, bu işin sonunu kestirmekten aciz görünüyor. Unuttukları önemli bir detayın altını çizmekte fayda görüyorum; Ak Parti yerel seçimler sonrasında da iktidar ve halen bu ülkeyi tek başına ortaksız yönetmektedir.
Buna karşın gezi zekalı, geleceğini planlayamayan başlarına gelecekten habersiz olarak yaşayan cemaat çevreleri tersten tavan mensupları aldıkları gazla başları dönmekte, önlerindeki çukuru görememektedirer.
Yol yakınken diye bir tabir vardır, cemaatin bu tip rontgenci ve kapı deliği gözetleyicilerini seçimlerden sonra bekleyen sonu bir bilseler yolu izi bırakıp tası tarağı alıp doğruca Pensilvanya'ya iltica ederler. Sonra hüzünlü gurbet parçasını dinleyip, dinleyip burunlarında o CHP zihniyetinden kalan Haliç'in o eski iğrenç kokusu tüter.
Çok yakın bir zamanda bugünleri hep birlikte göreceğiz yaşayacağız.
Ama aslolan cemaate neyin battığıdır!
Gül gibi kadrolarda senerdir görmediğiniz zenginlikte ve itibarda yaşayıp giderken sahi ne battıda böyle feryat figan kendinizi ortaya attınız.
İtilip kakılıp bu toplumdan dışlandığınız zamanları unutmayın. Hiçbir gün çıkıp ben bir cemaat mensubuyum diyemediniz. Size cemaattin adından bahsedenlere cemaat ne? maklube ne? şakirt ne? gibi kendini safa veren aptala yatan bir taktik verildiği apaçık ortadadır.
Yanımızda içimizde yer alan bu ve buna benzer argümanlarla arşivcilik oynayan bir cemaate bu milletin hiçbir son sözü olmayacaktır.