Hicran Göze
Tarih: 18.07.2015 20:07
RAMAZAN’DA HÜZÜN
RAMAZAN’DA HÜZÜN
Ramazan’la hüzün hiç birleşebilir mi? diyenler olacaktır. Bu sual aslında doğrudur da. Çünkü Ramazan’da hüzün değil neşe vardır. İftarın ve sahurun zevkini yaşayarak Yaradan ile eskisinden daha çok başbaşa kalma imkânını bulanlar için Ramazan aslında nefisleri biraz olsun acıtan ama ruhları şifâya kavuşturan bir aydır.
Tabii tefekkür yolunu açıp ömrünün muhasebesini yapanlara “
Ben nasıl bir insanım” diye sorgulama kapısını da aralayan bir mübârek ay…
Ramazan’daki hüzün, hayvanlardan çok farklı olarak düşünen, düşündüğü için de vicdan azabı çekmesini bilen insanların hüznüdür. O hüzün, hayâtı sadece yemek içmek ve gülmekten ibaret olarak görmeyen insanların simâlarına asil mânalar nakşeder. Müslümanlığı gerçeği ile yaşayanların yüzlerindeki bu hüzün çizgileri güzeldir. Kaba, estetik ölçülere vurulduğu zaman çirkin sayılan bir yüzü bile güzelleştiren bu çizgilerden mahrum olan nice güzel yüzler ise nasıl da mânâsızlaşır.
Ömür boyu tuttuğu orucu, hastalık gibi sebeplerle tutamayanların duyduğu hüzün de ne güzeldir. Onlar bu üzüntülerini hiç olmazsa sevdiği, tiryakisi olduğu çayı ve kahveyi iftar vaktine kadar içmeyerek hafifletmeğe çalışırlar. Müslümanlığı gerçek mânâsıyla yaşayanlara has çok düşündürücü bir inceliktir bu...
Büyük şâirimiz, Allah rahmetine garketsin,
Yahya Kemal Beyatlı da bu hüznü olanca duyarlılığı ile hissedenlerdendir. Bir şiiriyle kendisi gibi hüzünlenenlere ne güzel tercüman olmuştur. Onun
“ATİK- VALDE’DEN İNEN SOKAKTA” adını taşıyan bu şiiri, bir iftar vakti milletinin müslümanlığından epeyce uzaklara düşmüş olmanın hüznü ile dolu , bu yüzden vicdan azabı çeken bir yüce ruhun hissettikleridir:
“
İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,
Kaç def’a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti
Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
Bakkalda bekleşen fıkara kızcağızları
Az çok yakında sezdiriyor top ve iftarı.
Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün.
Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neşe kapladı kerpiçten evleri.
Yârab nasil ferahlı bu âlem nasıl temiz!
Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
Bir tek düşünce oldu teselli bu derdime:
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime;
“ Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.”
Yurdunun iftarından uzak kalmanın gamını yaşayanlara, Şâirimiz gibi “
böyle duygularım kaldı çok şükür” diyerek bir nebze olsun rahatlayanlara ne mutlu…
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —