Ahmet Hamdi ÖZSARAÇ

Tarih: 04.09.2014 01:35

Özür Dilerim, Efendiler

Facebook Twitter Linked-in

Ahmet Hamdi ÖZSARAÇ


Gerçekte olduğu gibi bu güne kadar hep söylenegelen klasik bir anlayışımız vardır. Aslında Avrupalılar Müslüman olmalıydı diye... Bunu Avrupalıların dürüstlük, kibarlık, doğruluk, etik, saygı gibi davranış biçimlerinden etkilendiğimiz için söyleriz. 'Biz Müslümanız, adamlar bizim olmamız gerektiği gibi davranıyorlar,' diye hep söyleniriz.
Adamlar namaz kılsa, oruç tutsa bizden daha iyi Müslüman olurlar. Gerçekten de bu durum böyledir; iş biraz daha doğuya doğru gittiğinde insanların toplum hukukları, iş ahlakları, uygulama, yaşama biçimleri maalesef geriye doğru değişkenlik göstermektedir.
Mümkün müdür acaba bir Arap ile ticaret yaparak sonunda mutlu olmak? 'Bir yemeğe katılıp da elleri ile yemek yememeleri? Parayı bulduktan sonra eskiden ezik oldukları konuların gözünü çıkarmadıkları görülmüş müdür? Dünyanın en büyük organizasyonlarına imza atarken havalı arabaları, havalı motorları, dünyada bir eşi olmayan modifiye edilmiş araçları, otelleri, binaları vs...

Fakat buradan güzide ülkemize gelmek istiyorum. Bu coğrafyadaki insanların birbirinden etkilenmeleri gayet normal görüyorum. Hatta son zamanlardaki gelişmeleri de göz önünde bulundurarak 75 yıl aradan sonra Arap toplumuna yeniden liderlik yapıyor olmamız bizi gururlandırıyor.
Bundan rahatsız olan bir kesim var ki, o kesim bize 75 yıldır süründürmekten başka hiçbir halta yaramayan icraatlarla ve uygulamalarla zulmediyorlar.

Şimdilerde Kılıçdaroğlu kendisini ülkesinde çok iyi ifade ediyormuş gibi, Avrupa'daki gazetecilerle basın toplantıları yaparak ülkesindeki haksızlıkları, işkenceleri, hapisteki gazetecileri, insan haklarına yapılan haksızlıkları onlara şikayet ediyor.
Bir de tüm bunlar yetmezmiş gibi, bunu daha sık yapacağını sağda solda dile getiriyor. Yine söylüyorum, sanki burayı halletti de, sırada Avrupalılar var. Be adam sen kimsin ki, başkasının Kasımpaşalılığına özenerek elin Avrupa'sında gazetecilerin, ülkenizin gelişmesini ve Arap toplumuna rol model olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz sorusuna, erkeklenip sesini yükselterek 'Sen benim ülkemin hangi gelişmesinden bahsediyorsun? Sen biliyor musun acaba benim ülkemin dünyanın en büyük cari açığına sahip ülkesi olduğunu, benim ülkemdeki hapiste bulunan gazeteci sayısının Çin'den bile daha fazla olduğunu biliyor musun?' diye sorumsuzca konuşması, basit, sığ ve bir o kadar aptalca olmuştur. Hani dedik ya, buraları halletti, sırada Avrupalılar var, bir onlar kalmıştı ikna edemediği.
Bunu nihayet başardı, kutlarım.
Bu nedir, neyin nesidir diye düşüneniniz olmuştur mutlaka...
Olayları, gündemi değiştirmek için yapılan bir manevradır.
Yemezler, KEMAL! At terli, sen onu bunu bırak, Başbakan bas bas bağırdı özür dileyin diye, sen ne yaptın? 'Devletin başı özür dilesin' dedin.
Ne alâka, efendim, bu nasıl bir anlayış? Bu nasıl bir ahlâk? Sen binlerce insanı topla, tüfekle, gazla öldür, sonra gel de ki, Cumhurbaşkanı özür dilesin. Sanırım bu 'günahın boynuma' lafının tam karşılığı olsa gerek. Şimdi sana bir akıl; şapkanı önüne koy ve adam akıllı bir düşün.
Dersim, sen, alevilik, Seyit Rıza, mezhebin, CHP, ideolojin, pozisyonun... Bunlar senin için bir şey ifade ediyorsa, şunu dene, ama işine geldiği gibi değil, ülkeni şikayet etmeye gittiğin Avrupalılar gibi davranarak, onların özür dilediği gibi özür dile, bu iş de burada kapansın.

Avrupa'da bir insan özür dilerken samimi olduğunu göstermek için üç aşamalı bir şekilde özür diler. Önce GERÇEKTEN ÖZÜR DİLERİM, sonra SİZİ ÜZDÜĞÜM VE RAHATSIZ ETTİĞİM İÇİN ÇOK PİŞMANIM, ve son olarak HATAMI TELAFİ ETMEK İÇİN NE YAPABİLİRİM der.
Bunları söylemeden özrünü kabul etmiyoruz, bilgin ola.

Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —