Gökçe Karakoç
Mevlana'nın bir sözü vardır Her ne olursan ol ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Ne yazık ki insanlar bu sözün tam tersine, kendilerini olduklarından farklı göstermek için ellerinden gelen herşeyi yapmakta. Kanlarının son damlalarına kadar, olmadıkları insanlar gibi davranıp kendilerini toplumda özenilen, beğenilen, takdir toplayan insanlar gibi göstermeye çalışmakta.
Etrafınızda konuşulanlara bakarsanız; herkes düzenli bir şekilde kitap, gazete okuyordur, herkes erken kalkıp sporunu yapıyordur, yeni fikirler üretmek için düşünüp kendini geliştiriyordur. Haftada üç gün sebze yiyordur en az, üstelik çok da hamarattır. Arkadaşlık ilişkileri çok iyidir, hep en candan, en samimi insanlardır dostları; hatta karşılıklı sevgi, saygı ve fedakarlık içinde çok mutlulardır. İlişkileri süperdir, sevgilisi dünyanın en iyi erkeğidir-kadınıdır. Sevgilisi yoksa bile herkes onu istiyordur ama o ilişkiye hazır değildir. Giyim zevki, renk uyumu desen tabiki ondadır diğerleri ya çok basit giyiniyordur ya çok açık ya da çok kapalı, o herşeyin tam kararıdır. Boyu kısadır belki ama olsun 'bodur tavuk her daim piliçtir', kısaca herşeyi makbuldür. Durmadan eleştirir; yayınlanmaması gereken evlilik programlarını, dinlenmemesi gereken Serdar Ortaç şarkılarını. Kendisi hep belgesel izliyordur çünkü yada çalan CD'si Andrea Bocelli'dir. Halbuki bu kendini farklı gösterme çabası için harcadığı enerjiyi kendini biraz değiştirmek adına yapsa, yalan söylemesine gerek kalmayacaktır. Fakat yalan söylemeye rol yapmaya o kadar alışmıştır ki, beyni gerçekle hayal ürünü arasındaki farkı kavrayamaz hale gelir. Anlattıklarını gerçek sanan zavallıcık hep aynı sıradanlıkta yaşar gider başkalarına ahkam keserek...
En büyük erdemdir olduğun gibi görünmek. Yaşam tarzını, düşüncelerini, eylemlerini dürüstçe, rahatlıkla söyleyebilmek. Hatalarını kabul etmek yaptığın diğer pozitif hamlelerle onları öğütmek. Utanmadan, sıkılmadan dürüst olabilmek. Olduğun gibi görünmek ya da olmak istediğin kişi gibi olmaya çalışmak...