Prof. Dr. Ali Osman Özcan
Nimetlere küfredenler el üstünde tutulurken nimete şükredenlerin aşağılandığı bir dünyada yaşamaktayız. İnsanlar yapılan iyiliği çok çabuk unutuvermekteler. Yapılan iyiliklerin kadrini bilenlerle bilmeyenler aynı kefeye konup şükür etmeme alçaklığı yapanlar yüceltilmektedir. Böyle bir durumda iyilikler, güzellikler harcanırken; kötülükler, çirkinlikler modernlik diye sunulabilmektedir. İnsanlığı az olanların yaptıkları davranışlar, nankörlük adına övülebilmektedir.
Kalabalıklar her şeyi tüketmeye, harcamaya hazır bir hâlde tutulmaktadır. Toplum mühendisliği adına millet her şeyi harcayıp tüketmeye, yok etmeye, ortadan kaldırmaya kurgulanmaktadır. Tamah, haset, kin ve öfke pazarda pek çok müşteri bulmaktadır. Utanma davranışı hastalık sayılarak nankörlük biçimlendirilmektedir. Oysa utanma iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt edebilmeyi, aradaki farkı bilebilmeyi ifade eder. Utanan insan aynı zamanda eğitilebilir olan insandır. Nankörlük övülürken eğitilebilirlik eğitim ortamından kovulmaktadır.
İnsanlar tok gözlü olmaya değil, tek gözlü olmaya yönlendirilerek öküzlükleri test edilmektedir. Öküz olanlar nankörlüğe aday olarak seçilmekte ve desteklenmektedir. İnsafsızlık övülerek her tür paylaşma nankörlük adına ortadan kaldırılmaktadır. Nimetlere ve insanın ahlaki açıdan iyi niteliklerine teşekkür yerine kindarlık, haset ve benzeri düşmanlık tohumları ekmek nankörlük adına en doğru davranış kabul edilmektedir. İnsanlara acıyan, şefkat gösterenler ise görmezden gelinerek eziyete duçar olmaktadır.
Cahillik, fasıklık ve sapkınlıklar medyada çok güzel şeyler diye sunularak başkalarının hukukunu tanımayan asi ruhlu zorbalar insanlık örneği olarak sunulabilmektedir. İkiyüzlülük, saptırıcılık, asilik, sapkınlık ve yalancılık nitelikleri tamah edilir özelliklere dönüştürülmektedir. İnsanların ihtiyaç anlarındaki davranışlarıyla ihtiyat anlarındaki davranışları birbirine karıştırılarak sunulmaktadır.
Nankörlüğe doğru yelken açan geminin yolcuları git gide artmaktadır. Bilmediği, yapmadığı ve yapamadıklarına güvenerek yola çıkanlar tecrübenin otoritesine de başkaldırma alışkanlığına güvenmektedirler. Herkes gerçeklerin dostluğundan kuşkulanır hâle getirilmiş ve korkunç yarıklara doğru itilmeyi marifet saymışlardır. İnsanların yaptıkları iyilikleri kendi içinde pişirip kotaramayanlar iyiliklerle kötülükleri ayıramaz hâle getirilmişlerdir.
Tecrübe pusulasını hiçe sayarak kendi aklındakileri irdelemeye çalışanlar kendi kendilerini yüceltme deneyimi yaptıklarını iddia edebilmektedirler. Kibirli ve iddiacı sevgiler, olumlu olarak medyada sunulmakta, yaşantı derinlikleri hiçe sayılabilmektedir. Olduğundan farklı görünmeye çalışan nankörler, çıkarları uğruna başkalarına teşekkürü çok çabuk unutabilmektedirler. Bunu yaparken bile kendi kendilerini eğittiklerini ileri sürebilmektedirler.
Nankörler kendilerini kendi yapma çabalarını çok çabuk unutuverenlerdir. Onlar fokur fokur kaynayan duygu kazanı üzerindeki baloncuklara kendilerini kaybederek bakmayı alışkanlık hâline getirip çıkarlarını ertelememeyi savunanlardır. Her şeyi harcayıp tüketmek amacında olduklarından onlar duyguları yaşamayı yeğleyip duygularında yaşamayı gereksiz görenlerdir. Duyguların akışı onlar için hiçbir şeydir ve hiçbir anlamları yoktur. Nankörler kendi benliklerine de dürüst davranamazlar. Sözleri sulandırmak amacıyla her türlü yalakalığı yapabilirler. Kendi kanılarıyla kanıtları birbirine karıştıran nankörlerin tecrübelerinden ders alacaklarını düşünmek de boşunadır.
Nankörler kendi yasalarına bile uyamayan ikiyüzlülerdir. Ceplerindeki bilgiden başka bilgi aramaya gerek görmezler. Oysa ceplerindeki bilginin geçerlik ve güvenirliği ön yargılarla kirletilmiştir. Nankörlüğe övgü düzen inançlıların inançlarından kuşku duyacak bir eğitim anlayışına ihtiyacımız vardır. Yaşam sınavlarından geçmeye çalışan öğrencilere bilmesi gereken kaynakları sunan bir eğitim anlayışı nankörlükle mücadelede işe yarayabilir. Nankörün husumet taşıyan sözlerini de güzel sözler diye kabul edenlerden uzak durmak gerekmektedir.