MARSLILAR AMERİKALILARI FENA KORKUTTU
2 yaşında ki bir çocuk yetişkin bir insan gibi konuşabilir mi?
2 yaşında her şeyi okuyabilir mi?
5 yaşında Sheakspeare’nin oyunlarını ezberleyebilir mi?
9 yaşında dünyanın dörtte üçünü dolaşır mı?
Bir gazete ondan “ karikatürist, oyuncu ve şair ama sadece 10 yaşında” diye söz eder mi?
9 yaşında annesini,15 yaşında babasını kaybetmesine rağmen, hayata ve umuda asılmaya devam edip, 25 yaşında ,tüm zamanların en iyi filmi kabul edilen (Yurttaş Kane ) bir filmi çekebilir mi?
***
Orson Welles’den söz ediyorum…
“Bazı insanlar nezaketen ağızları doluyken konuşmazlar, ama kafaları boşken konuşmaktan çekinmezler”
“Affetmek için iki kişilik erdem lazım, hem onu affetmek, hem onu affettiğin için kendini affetmek”
“İtalya’da otuz yıl boyunca savaş, cinayet, kıyım vardı. Ama aynı dönemde Rönesans’ı, Leonardo da vinci’yi, Michelangolo’yu çıkardı. İsviçre 500 yıl boyunca sakindi ama sadece “guguklu saati” çıkarabildi”…
…gibi vecizelere imza atan Orson Welles’den…
***
Orson Welles’den söz ediyorum…
Ölmeden kısa bir süre önce çıkardığı, koronun arkada kendine eşlik ettiği, görmüş geçirmişliğin bilgeliğiyle, bir genç adama derin öğütler verdiği, karizmatik ve tüyler ürperten sesiyle “ I know what it is to be young ,but you don’t know what it is to be old”( ben gençliğin ne demek olduğunu biliyorum,ama sen yaşlılığın ne demek olduğunu bilmiyorsun) “single” nı çıkaran Orson Welles’den…
***
Jean Cocteau’nun “Welles, çocuk yüzlü bir dev,dalları kuşlarla dolu büyük bir ağaç,ipini koparıp bahçede yatan bir köpek,çalışkan bir haylaz,akıllı bir soytarı,insandan kaçan bir hümanist,sınıfta dalga geçen üstün bir öğrenci,işine geldiği zaman sarhoş gibi davranan bir taktik ustasıdır” diye tanımladığı Orson Welles’den…
***
Yazıyı buraya kadar okuma sabrı gösterdiyseniz eğer “başlıkla, anlattığının ne alakası var “diye de düşünmeniz gayet muhtemel…
***
ABD de “büyük buhran” denilen ekonomik bunalım yılları 1929 yılında başlamış 1930 lu yılların sonuna dek sürmüştü. Bu arada süreç 2.Dünya Savaşı’na doğru gidiyordu. Halkta büyük bir gerginlik ve paronaya vardı. Takvimler 30 Kasım 1938 i gösteriyordu, saatler akşam 8’i. Hava kasvetli, soğuk ve sisliydi.Dönemin interneti görevini gören radyoda konser yayını aniden kesildi spiker “sayın dinleyiciler yayınımızı haber merkezimizin vereceği bir özel haber nedeniyle kesmek zorunda kaldık,simdi haberi veriyoruz”. Kalın, karizmatik, gizemli bir ses haber anonsuna başladı. “ Illinois, Chicago Jennings dağı gözlem kulesinden Prof. Farrel’ in bildirdiğine göre saat 8 e 20 kala Mars gezegeninde patlamalar kaydedildi. Princeton Üniversitesi’nden Prof. Pierson ise mavi bir ışık jetinin Mars’ tan Dünya’ya doğru hızla yaklaşmakta olduğunu açıkladı.”
Radyo konser yayınına geri döndü. Ardından tekrar haber yayını başladı. Radyo spikeri, olayın merkezi Princeton Üniversitesi gözetleme kulesinden yayın yapıyordu. “Sayın dinleyiciler spikeriniz Karl Phillips, size Üniversitenin gözetleme kulesinden sesleniyor. Şu anda dönen bir gözetleme odasındayız. Bulunduğumuz odanın tavanı yarım küre şeklinde yıldızlara doğru açılmış durumda”.
“Bu gece New Jersey yakınlarında bir çiftliğe inen tuhaf yaratıklar, Mars gezegeninden gelen işgal ordusudur.”Radyoların, gazetelerin, itfaiyenin, polisin ve ambulansların telefonları kilitlenmişti. İnsanlar sevdikleriyle vedalaşıyor, kiliselere koşuyor ağlayarak dua ediyor,kimisi arabalarıyla şehirden taşraya kaçmaya çalışıyordu.Kırsala giden yollarda trafik kilitlenmişti.Bazı sokaklarda ,ellerinde tüfeklerle Marslılarla savaşmaya çıkan Amerikalılar vardı.Yayın devam ediyordu. “Burası New York, New Jersey, Jersey bataklıklarından zehirli siyah bir duman çıkıyor.”İnsanlar zehirli gazdan korunmak için pencerelerini kapı aralıklarını ıslak havluyla kapatmaya çalışıyordu “İnsanlar sinek gibi, fare gibi ölüyorlar.”Yayın tüm hızıyla sürerken, spiker zehirli gazdan dolayı öksürmeye başlıyor, sonrasında hayatını kaybediyordu. Arkada siren sesleri duyuluyordu.
Amerika bir kâbusun ve kaosun içimdeydi artık.
***
Yayını 6 milyon kişi dinlemişti.
***
Dinleyicilerin çoğu yayının başını kaçırmıştı ve CBS’in 3 gündür reklamını yaptığı “Dünyaların Savaşı” programından haberi yoktu. Bütün bunlar H.G.Welles’in “Dünyaların Savaşı” romanının radyo tiyatrosuna uyarlanmış haliydi. Uyarlayan Orson Welles’di.Aynı zamanda hem gizemli sesi, hem spikeri canlandırmıştı.
***
Amaç haberciliğin toplumu nasıl manipüle edebildiğini, olmayan olayların, bir anons ya da manşetle olay haline getirildiğini, medyanın ,insanları aldatma amacına dönüşebildiğini, insanlara yaşatarak kanıtlamaktı.
***
Bu durumu çok iyi bilen bir şairde
“Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar
kitapta ve sokakta ve yürekte, yenebilmek yalanı,
anlamak sevgilim, o bir müthiş bahtiyarlık”
dizelerini yazacaktı…