Bugünlerde bir ilkel arabesk davranış moda… Terörizme hizmeti şiar edinen insanlar otobüslerde, metrolarda ya da toplantı salonlarında bağırıp çağırmayı adet edindiler. “
Suriye’de askerlerimiz ölüyor. Erdoğan ülkemizi mahvediyor. Tepkinizi gösterin. Vatanınızı seviyorsanız sessiz kalmayın” cinsinden kuru ama huzur bozan gürültüler bunlar.
Fakat küçümsenmez. Çünkü maskeli siyaset yapanların genelde kullandıkları bir haksız fiil örneği. Yaban ellerden birileri, kendi algı operasyonlarına katkı için bu edepsiz insanlar yardımıyla, ülkemizin siyasetini sokaklarda terbiye etmeye çalışıyorlar.
Hegemonyası altına almak istediği halkların kafasına suni gündemler enjekte etmekte Batı’nın üstüne yok. Türkiye’de bir referandum söz konusu. Yabancılar yüz yıl önce çizdikleri bir haritayı devletimize dayatmaya çalışıyorlar. Avrupa’da gazeteler Türkçe manşetlerle çıkıyor. “
Diktatör Erdoğan’a hayır oyu verin!” diye. Bizim sokaktakiler onların maşası. Patikalara alışkın adımlarını ivedilikle o kirli ve sahte manşetlere uyduruyorlar. “
Seksen milyon insanı bir kişi mi yönetecek? Bunun adı diktatörlüktür.” 15 Temmuz katliamını,
“kontrollü darbe” diye niteleyerek yok sayma çabasında olan onlar! Suriye’den bize ne?” diyerek, şehitler üzerinden ürettikleri laf kalabalıklarıyla insanlarımızın kafalarını bulandırmaya çalışan yine onlar! Hele; “
Fetö diye bir tehlike yok. Fetö Erdoğan’ın başkan olabilmek için kendi kendine uydurduğu bir senaryo” iftiraları affedilir gibi değil. Devlete paralel örgütlenmiş dünyada görülmüş en hain örgütün pençesinden kıl payı kurtulduklarının şuurunda değiller. Bunlar milleti manipile etmeye çalışanların ne ilk, ne de son icraatları olacak. Nasıl ki, ilk büyük Türk Devletlerini Çin’li çaşıdlar, içerde entrikalarıyla karışıklıklar çıkararak kolayca yıkmışlarsa, Türkiye Cumhuriyeti var oldukça, iç ve dış düşmanları daima olacak. Önemli olan bizim tarihten ders alıp, almayacağımız. İnsanlarımızı birbirine düşürmeye çalışanların oyun ve tevillerine kapılırsak, cunta yanlılarının ekmeğine yağ sürmek demektir.
* * *
Elbette bir coğrafyada farklı fikirde insanların yaşaması çok doğal. Bir fikri reddetmek kadar, kabul etmek de saygıya şamil. Fakat toplumdaki farklılıkları reddedip, başkalarının düşüncelerine tahakküm kötü şey. Aykırılar, yüksek sesle her fırsatta bir ülkenin devlet reisine sözle, hakaretle saldırıyorlar. Sonra da ülkede diktatörlük var diye avaz avaz bağırıyorlar. Şu an Türkiye Devleti yüzlerce terör saldırısını önlemeye çalışıyor. Engelleyemediği saldırı yüreklerimizi yakıyor. Kaybettiğimiz canlara ve milli varlıklarımıza mı yanalım? Yoksa bir muhalefet liderinin ikide bir her vahim olayda kendi devletini suçlayıp, katillerin ekmeğine yağ sürdüğüne mi? Bunların dilinde kötülükleri önleme bağlamında hiç mi çözüm önerisi veya yardım sözü bulunmaz? O zaman teröristlerle aynı amaca hizmet etmiş olmuyorlar mı?
Ana Muhalefet Partisinin; ‘
kontrollü darbe’ ifadesini Türk milletine yapılmış bir hakaret olarak değerlendirdiğini söyleyen
Adalet Bakanı Bozdağ; 'Benim gördüğüm kadarıyla Sayın Kılıçdaroğlu bilinçli bir yalan söylüyor. Yani kontrollü bir iftirayı kontrollü bir şekilde Türkiye'de insanların beynine, zihnine zerk etmeye çalışıyor.” dedi. “
Bildiğiniz gibi, darbe teşebbüsünü hep beraber yaşadık. Kılıçdaroğlu’da yaşadı. Mecliste bombalar atılırken yanımızda CHP'nin grup başkan vekilleri, genel başkan yardımcıları ve vekilleri vardı. Beraber bombalandık orada. Külliye bombalanırken, Genel Kurmay kavşağı helikopterden taranırken gözümüzün önünde oldu.
Tanklar milletin üzerine yürürken milletçe hep beraber bunu seyrettik ve orada olanları yaşadık. Cumhurbaşkanımıza suikast saldırısı yapılırken izledik. İstanbul'da olup bitenler, Özel Harekatın bombalanması, bütün bunlar milletin şahitliğinde millete karşı yapılan ve bizzat milletin yaşadığı olaylar. 249 şehidimizi verdik, 2 bin 194 gazimiz oldu. O gece darbenin başarısız olduğu anlaşılınca, Fetullahçı Terör Örgütü elebaşısı hain bunun bir tiyatro olduğuna dair değerlendirme yaptı. Ondan sonra FETÖ terör örgütü üyeleri bu değerlendirmeleri yaymaya, uluslararası anlamda yabancı ülke temsilcilerine, örgüt temsilcilerine, gazetecilere her tarafa bunu yaymaya gayret ediyorlar.”
* * *
Evet!
Seksen milyon insanımız kimi seçtiyse, o bu ülkeyi yönetecek! Başımızda ilk kez halkının yarısından fazlasının oyuyla göreve getirilmiş bir Cumhurbaşkanı var. Ona şimdiye kadar diktatör dediler.
Başkanlık Sistemi gelirse diktatörlük de gelir demelerini ise nereye koyacağız?
Türk Milleti hürriyet ve demokrasi uğruna ne çileler çeke çeke bugünlere geldi. Hakikatleri salt
Erdoğan düşmanlığıyla perdelemeye çalışanlar bilsinler ki,
16 Nisan'da korktukları gibi sistem değişmeyecek.
Sadece kaç yüzyıldır Batılı gibi giyinmeyeni, yaşamayanı barbar sayıp; maymun soyundan geldiğini bu halka inandırmaya çalışanların çarpık zihniyetleri tarihe gömülecek. Din, dil, kültür ve geçmişimizi yok ettirip, insanlarımızın ensesinde boza pişirmeye alışmışların yalan mumları sönecek. Zafer ulusumuzun olacak. Şu gerçeği asla unutmayalım. Kazananlar daima kaybedenlerin yapmak istemediklerini yapanlardan çıkarmış. Cesurlardan… Riske girmekten korkmayanlardan.