Gökçe Karakoç
Tarih: 04.09.2014 10:24
Körler Ülkesi
Körler Ülkesi
Okuduğu kitapları anlık ruh halini göz önünde bulundurarak değerlendiren okuyucular bana her zaman sığı gelmiştir. İnsanın sanatı bile kendine yontması, o anki bakış açısıyla kötü kaleme alınmış, anlam bozukluğu olan satırlara hayranlık beslemesi...
Platon’un
Devlet’i,
Campanella’nın
Güneş Ülkesi, Thomas More’un
Ütopya’sı
Bacon’ın
Yeni Atlantis’ini oku desek, ceza kuramından kadın haklarına, din, eğitim, çevrebilimine kadar pek çok soruna yapılan açılımlarla ne işi olabilir ki okuyucumuzun? Yoksulluğun nedeninin; bal vermez arılara benzeyen soylular olduğunu, topraklarında çalıştırdıkları insanları sömürdüklerini, mülkiyet hakkının yaşattığı problemleri, özetle akılsızlığa, bağnazlığa vurgu yaparken, vicdan özgürlüğünün, dinsel hoşgörünün, eşit eğitim hakkının olmadığı ana fikrine kaç kişi ilgi duyabilir?
Sonuçta duygularını lanse etmiyor, popularitesini arttırmıyor. Aşıksa aşk romanı, ayrıldıysa ayrılık romanı okumak istiyor. Araya iki tane kişisel gelişim kitabı sıkıştırıp, kendimi aştım diyor. Evet hayatta her şey adım adım ilerliyor, okumak bir alışkanlık ise kolaydan başlayarak zora gitmek gerekiyor. Gerekli olan alfabeyi bilmek ve birleştirebilmek değil. Okuduğunu anlamak da yetmiyor bazen, düşünemedikten sonra okumanın da manası kalmıyor. İşte bu yüzden Gülten Dayıoğlu diye harika bir yazarımız var, çocukken bize okumayı, hayal kurdurarak sevdirdi, mesela bu yüzden
Harry Potter’ı okuduk cilt cilt heyecanlı hikayesiyle kalın kitaplardan korkmamayı öğretti.
Sabahattin Ali’yi Halide Edip’i Yakup Kadri’yi sınıf geçmek için zorlayarak okuduk, şimdi populer olunca değerlerini anladık.
Merak ettiğim, kendini geliştirmek gibi bireysel bir olayda dahi sosyalleşme motivasyonu mu gerekli? Konuşabilecek ortak bir konu bulmak mı amaç? Derin, berrak sularda tek başına boğulma riskini göze alamayıp herkesle sığıda, kuma bulanmak mı? Neyi sevip sevmeyeceğimizi, içsel gelişimimizi bile toplum algısı mı belirliyor?
İlkokulda kırmızı kurdeleyi aldıktan sonra lisede ve üniversitede zorunlu okumalarının dışında bugün hala çok satanlara gidiyorsa elin üzgünüm ama sen populer kültürün kölesi ve kolaya kaçan düşünmekten hoşlanmayan bir bireysin. Senin için düşünmek sadece ilişkilerin ve kendin üzerine oluyorsa, egolarını bir an önce bitirmelisin. Farklı zamanlarda, aynı şeyleri yapmaya devam ederek de asla ilerleyemezsin. Motivasyonun okumak ve gelişmek üzerine değil, ortak nokta bulabilmek üzerine, belki de bu yüzden bu tabana yayılma isteğin..
Bu yüzden seni zorlayan insanlardan kaçmak zorundasın, çünkü egon hakimiyet kurmak istiyor, körler ülkesinde tek gözünle kral olmak istiyorsun. Aynı zor bir kitabın sonuna gelemeden bıraktığın gibi bırakıyorsun insanları ve her zaman daha kolayı istiyorsun. Aldatılıyorsun, Uğur Koşar okuyorsun, kendimi geliştireceğim diye Metin Hara’ya tapıyorsun, Instagram’da Arda Erel sözleri paylaşıyorsun, solcuyum diyerek Yaşar Nuri Öztürk’ü seviyorsun, evlenemediğinde Pucca ilişkin varken Aşkım Kapışmak kitapları alıyorsun. Sonra oturup görmeyen gözlerinle sağırları ağırlıyorsun. Ve biliyorum; şuan bunu okuyan yüzde 95 insan gibi üstüne alınıyorsun...
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —