Yaşar Duru

Tarih: 23.10.2014 00:00

KÖKÜ GEÇMİŞTE OLAN GELECEK

Facebook Twitter Linked-in

Urfalıyam Ezelden Dizisi Üzerine (4) KÖKÜ GEÇMİŞTE OLAN GELECEK

Kaldığımız yerden devam edelin bilgilendirme gezimize.
Gündüzleri tarihi ve kutsal mekanları gezmeli ve çarşı-pazar dolaşmalı; zaman zaman günü ve anı yaşamalı zaman zaman yıllar yıllar öncesine dönmeliyiz. Geceleri belki bir türkünün, hoyratın ve gazelin keyfiyle kendimizden geçmeli; belki de geçmişe dair bir söylencenin büyülü havasına kaptırıp rumumuzu Nemrut’a başkaldıran İbrahim’le birlikte putları devirmeli; bir topal karınca olup su taşımalıyız Nemrut’un yaktırdığı ateşi söndürmeye.
Bir sabah namazında Dergah’ta saf tutmalıyız. Allah’ın huzurunda el bağlamalı, boyun bükmeli, baş eğmeli, secdeye kapanmalıyız huşu içinde. Hz. İbrahim’in doğduğu mağarada diz çöküp dualı sudan içmeliyiz aynı tastan.
Kadıri ulularından Dede Osman Avni’nin kabri başında hazretin ve geçmişlerimizin ruhuna fatihalar, salavatlar, selamlar göndemeliyiz .Dualar etmeliyiz kabul olunacağına gönülden inanarak.
Sonra Kale’ye çıkmalıyız bir kaç solukta.

İbrahim Peygamberin ateşe atıldığı söylenen mancınıkların arasından seyretmeliyiz İbrahim’in şehrini; Eyyup Peygamber misali sabırla. Hz. Eyyub’u ziyaret için çıktığı yolculuğu bu topraklarda sonlandıran Elyaseh Peygamber’in soluduğu havayı doldururmalıyız ciğerlerimize. Şuayb Peygamber’in yaşadığı TekTek Dağları’na çevirip bakışlarımızı; Lut Peygamber’in amcası İbrahim’in peşi sıra Harran’a  gidişini izlemeliyiz gözden kayboluşlarına kadar. 
Derken; 9-10 yaşlarında küçücük bir çocuk gelmeli yanımıza; esmer, kara gözlü-kara kaşlı, biraz sıska, biraz kavruk ve sesi hemen her Urfalı gibi yanık mı yanık! İster Türkçe, ister Kürtçe veya bir başka dünya dilinde anlamalı bize, İbrahim Peygamber’in putları birer birer devirişini.Nemrut’un kızı Züleyha’nın aşkının haberini bir de çocuktan almalıyoz. Kalenin eteklerinde bir yerden İbrahimi makamında bir gazelin nağmelerini duyabilmeliyiz. İçinden gelirse şayet; esmer, kara gözlü-kara kaşlı, biraz sıska ve biraz kavruk çocuk; bir hoyratla karşılık veremeli, Uşşak makamından.

Şaşırmamalısınız, nasıl olur diye sormamalasınız; burası Şanlıurfa, burası şiirin ve türkünün şehridir, unutmamalısınız!.
Çocuk anlatırken; katırlarla dağlardan taşınan odunları.. yakılan ateşin gökyüzüne yükselen alevlerini ve minicik ağzına sığdırdığı bir damla su ile ateşi söndürmeye giden  topal karıncanın kıssasını; bizler de kıssadan hisse çıkararak safımızI belirlemeliyiz.
Hz. İbrahim’in ateşe atılırken yaptığı 'Bana Allah'ım yetişir. O ne iyi vekildir, yardımcıdır' mealindeki duayı okumalı ve az önce nefes nefese çıktığımız merdivenlerden 'Hasbiyallah ve ni-mel vekil' diye diye inmeliyiz huzur içinde.
Ebedi kudretin tek sahibinden gelen 'Ey ateş! İbrâhim'e karşı serin ve selâmette ol!' emriyle oluşan göllere geçmeliyiz doğruca. Anzılha Parkı’nda ulu bir çınarların gölgesinde yudumlamalıyız sabah çaylarımızı. Çocuklarınız kutsal olarak bilinen balıklara yem atmalı Halilürrahman’da. Eşiniz hanımefendi Ak Balık’a uğrayıp dilek tutmalı.
Sonra... Size biraz tuhaf gelebilir ama, “biz de adet böyledir”; sağlığınız mani değilse, ciğer kebabıyla yapmalıyız kahvaltımızı. Yanında açık ekmek, közlenmiş acı isot, nar gibi domates ve buz gibi soğuk ayran olmalı mutlaka.
Fazla oyalanmamalıyız; gezip görülecek o kadar çok mekan var ki yolumuzun üzerinde.

Arasa, Sultan ve Velibeg Hamamları.. Hüseyniye Çarçıları, Kafafhana.. Mevlevihane...Mençek-Haci Kamil ve Gümrük Hanları... Kazaz ve Sİpahi Bedestenleri.. Kuyumcu, Nacar, Kazancı, Demirci, Saraç, İsotçu, Koyuncu, Kasap, Attar, Kürkçü, Kokacı ve Eskici Pazarlarını dolaşabilmeliyiz. Urfa’nın 12 bin yıllık bir tarihden günümüze kalan eserleri ve kalıntıları gezip görmeye bir değil, birkaç gün dahi yetmeyeceğini bilmeli ve zaman tüneline girip geçmişe dönmeliyiz.
Sabrınızı zorladığımız farkındayız.. Bir gün daha katlanırsanız bu yorgunluğa, şehrimizin ruhunu ve “peygamber kokan” atmosferini ruhunuzda hissedeceğinizden emin olabilirsiniz?!




Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —