Seneler önce böyle bir bedduaya maruz kalmıştım. Başım açık olduğu için… Geçirdiğim bir trafik kazasını anlatırken dinleyenlerin arasında bulunan baştan aşağı siyahlar içindeki genç bir hanım kız bana başım açık olduğu için; “Keşke ölseydin.” temennisinde bulunmuştu. Başını örtmüş olmakla o derece kusursuz bir Müslüman olduğuna inanmıştı ki… Zavallı kız Müslümanlığın sunduğu o eşsiz ahlâktan habersiz, başındaki örtü ile öylesine sarhoş ve gururluydu ki… Ona acımadım desem yalan olur. Herhalde biraz kızmıştım da.
“İyi ki aramızda Müslümanlığa yeni yeni ısınan birisi yok.” dedim ve devam ettim. “Eğer olsaydı senin bu davranışın karşısında Müslümanlıktan korkar ve kaçardı”
Genç kız o baştan aşağı bir siyah çarşaf misâli kıyafeti ile eksiksiz bir Müslüman olduğunu sanıyor ama ondan sonra da bir Müslüman’a hiç ama hiç yakışmayan bir tavırla benim ölmemi temenni ediyordu. Kıyafeti ile “ben Müslümanım” diye Müslümanlığını ilân eden bir kişiden sâdır olan ne kötü bir fiildi bu? Ona bu tür bir giyim şekli ile ortaya çıkan bir kişinin hareketlerine ve konuşmalarına içinde bulunduğu şartları da düşünerek çok dikkat etmesi lâzım geldiğini söyledim. Taşıdığı bir güzel hassasiyetle namaz kıldığını ve oruç tuttuğunu çevresinde bulunanlardan saklayan bir kişiden bahsettim. Çünkü o kişi kazârâ yakışıksız bir harekette bulunmaktan ve o fiilin Müslümanlığa yakıştırılmasından çok korkuyordu. “Ya burnumu karıştırırsam veya ona benzer bir kötü fiili işlersem?" diye kendi hesabına değil Müslümanlık namına korkuyordu.
Genç kız şaşırmıştı. “Sen!” dedim “Müslümanlığı hakkıyla temsil edeceğinden o kadar eminsin ki bu kıyafetle Müslüman olduğunu ilân ediyorsun. Hem de Müslüman’ı Müslümanlıktan ayırt etmeyen kişilerin çoğunlukta bulunduğu bir zamanda olduğunu düşünmeden.”Muhâtabım ellerime sarılarak “Beni affet abla” diyordu. Benimle her karşılaştığında da aynı isteği hep dile getirdi. Bu zavallı cahil kızcağızı ben tabii affetmiştim ama onun gibi, sâdece Müslüman kıyafeti zannettiği şekli giyinerek o muhteşem ahlâkın yüzlerce buyruğundan ve Kuran-Kerim’in önemle işaret ettiği “Takvâ elbisesi”nden bihaber, o kadar çok kişi ortalarda salınıyordu ki…