Prof.Dr. Osman Akdemir
Tarih: 04.09.2014 01:36
Kahve ve Sağlık
Prof.Dr.Osman Akdemir, Universal Hospital Bodrum
Etiyopya
dağlarındaki bazı küçük çalıların yapraklarının altında beyaz
çiçeklerle iç içe bulunan, hayvanların pek sevdiği küçük, kırmızı
meyveler insanlara en sevdikleri içeceği sunuyorlar bugün. Onunla
uyanırız sabahları, onu içtiğimizde kendimizi zinde hissederiz. Ne
adının anılmadığı bir toplantı ne de ev ziyareti bulunur; ne de kahve
mekanları olmayan tek bir şehir vardır dünyada. Ortaçağın erken
döneminden itibaren
Afrika'dan
Yemen'e, Arabistan'a, Mısır'a,
Anadolu'ya, Avrupa'ya, Amerika'ya yayılan kahve günümüzde dünya çapında
ticareti en fazla yapılan ürünlerden birisi, milyonlarca kişiyi istihdam
eden bir endüstridir. Haklı olarak tüm alışkanlıklara sağlığa zarar
veren yönlerinden bakmaktadır modern çağlarda insanoğlu, Kafein içeren
uyarıcılardan biri olan kahvenin fazla tüketildiğinde migreni
tetiklediği, doğurganlığı azalttığı, kemik erimesini riskini arttırdığı,
anne karnındaki bebeğe zarar verdiği öne sürülmüştür.
Ne var ki
sabahları kahveyle uyanmaktan vazgeçmeyen insanlık kahveyle ilgili başka
gerçeklere uyanıyor son yıllarda. Kahvenin zihin ve beden sağlığına pek
çok bakımdan faydalı bir madde olduğuna dair gözlemler yayınlanıyor.
Prestijli bir dergide 2012 yılında yayınlanan bir çalışmada yaklaşık
400.000 erkek ve kadının 13 yıllık takibinde kahve tüketiminin tüm
nedenlere bağlı ölüm oranını %10'dan fazla düşürdüğü gösterildi.
İçerdiği kafein tansiyonu kısa süreliğine yükselten bir madde olmasına
karşın kahvede bu etkinin çok düşük olduğu, antioksidan ve inflamasyonu
önleyici etkileri nedeniyle faydasının zararından fazla olduğu
anlaşılıyor ki yapılan çalışmalar kahve tüketimiyle koroner hastalık
riskinin azalabildiğini, günde iki fincan kahvenin kalp yetersizliğinden
koruyucu olduğunu gösteriyor. Geçtiğimiz sene Avrupa'da yapılan bir
hipertansiyon kongresinde günde 1-3 fincan kahvenin inmeden koruyucu
etki gösterdiği bildirildi. Düzenli kahve içmenin şeker metabolizmasına
olumlu etki ettiğini, insülin salınımını arttırdığını, diyabet hastalığı
gelişme riskini düşürdüğünü öne süren çalışmalar bulunuyor. Bununla da
kalmayarak diyetlerine kavrulmamış kahve çekirdekleri eklenen fazla
kilolu kişilerin kilo vermede bundan yarar gördüklerine dair veriler
mevcut.
Oksitlenmeyi ve mutasyonları önleyici etkilerinin ilham
verdiği kanser araştırmalarında kahvenin günde 4 fincandan fazla
tüketiminin rahim, baş ve boyun bölgesinin kanserlerinin, 6 fincandan
fazla tüketiminin prostat kanserinin, 3 fincandan fazla tüketiminin bazı
cilt kanserlerinin, 5 fincandan fazla tüketiminin bazı meme kanseri
türlerinin riskini azalttığı bildiriliyor.
Düzenli kahve alımının
demansın ilerleyişini yavaşlattığına, Parkinson hastalığında koruyucu
etkileri bulunduğuna dair çalışmalar yayınlanıyor. Yakın zamanda
kadınlar üzerinde yapılan bir çalışma haftada bir fincandan az içenlerle
kıyaslandığında depresyon riskinin günde 2-3 fincan kahve içenlerde
%15, 4 fincandan fazla tüketenlerde %20 azalmış bulunduğunu gösterdi.
Kahvenin alkole bağlı siroz ve hepatit C hastalığının ilerleyişini
yavaşlattığı, karaciğer yağlanması ve hatta karaciğer kanseri riskini
azalttığını gösteren yeni çalışmalar bulunuyor. Faydalı etkileri arasına
gut hastalığı riskini düşürmesinin, enfeksiyonlarla mücadeleye
katkısının da eklenebileceğini telkin eden bulgular da yok değil.
Anonim bir atasözümüz '
Çoğu zarar, azı karar' der bizlere ama
doğrusu bizler söz konusu olan kahve olduğunda kaç fincana az, kaç
fincana çok denmeli bilemiyoruz. Şüphe yok ki bir maddenin fazla
miktarda, düzenli tüketiminin yararlı etkilerinin karşısında bazı
zararları da söz konusu olmalı. Bazı duyarlı kişilerde tansiyon
kontrolünü güçleştirebileceğini, uyksuzluğa neden olabileceğini, halk
arasında göz tansiyonu olarak bilinen glokomun gelişme riskini
arttırmasının muhtemel olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Ne var ki bizler
kahvemize bir içecekten öte anlamlar yüklemiş bir kültürün çocuklarıyız.
'
Kahve-i rû-siyâhım şifâ verir bedene...' diyen beyitlerimiz pek haksız
değiller anlaşılan. Günümüz bilimsel verilerinin ışığında 'ben bugün
sabah içtim, ikincisi zararlı olabilir...almayayım' dememizi
gerektirecek bir durum olmadığını rahatlıkla ve mutlulukla
söyleyebiliyoruz.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —