Liderlik uğruna, dost kazanmaya, düşman kaybetmeye -gerekirse yok etmeye çalışma. İnsanoğlunun en derinlerinde saklı kötülükleri, meydana çıkarma uğraşı. Uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlık. Tüm bunlara karşı, sessiz kalan, mevkisini koruyan, rahatını bozmayan, çıkarları doğrultusunda hareket eden, acımasız yürekler...
Bana bu cümleleri aylar önce yazdıran; Nobel Edebiyat Ödüllü İngiliz romancı ve şair William Golding'in 1954 yılında kaleme aldığı roman olmuştu. Özgün adının (Lord of Flies) birebir çevirisi olan Sineklerin Tanrısı adlı roman, bazı yayın evleri tarafından İşte Bizim Dünya adıyla da yayınlanmıştır. Ve işte bizim dünya; aylar sonra, aynı cümleleri, farklı öznelerle kurdurtan bir hayat, çığlıklara sağır, zulme kör, haksızlıklara sessiz, acılara duyarsız bedenler...
İster romandaki ıssız adaya düşmüş, yaşama çabası veren 10-12 yaşlarında çocuklar,
İster hırsları uğruna, bir ülkeyi yok etmeye çalışan devlet adamları,
İster emirler uğruna, masum çocukları öldüren piyonlar,
İster çıkarları uğruna, üç maymunu oynayan politikacılar,
İster egoları uğruna, şike yapan yöneticiler,
İster para uğruna, çalışanlarının haklarını sömüren patronlar,
İster kıskançlık uğruna, kuyu kazan arkadaşlar,
İster hakimiyet uğruna, ilişkiyi zindana çeviren sevgililer.
Var olmak uğruna, yok etmeyi göze almış tüm insanlar...
William Golding gibi kötülüğün içgüdüsel olduğunu savunup, kendimizi rahatlatabiliriz. Çare deriz, çözüm deriz, tek seçeneğimizdi deriz, hiçbir şey bulamazsak, onlar başlattı der geçeriz. Sonra başımızı eğip baktığımızda, attığımız kurşunların sekip, kalbimize saplandığını görür -eyvah ölüyorum deriz, ve ne yazık ki kaçırdığımız nokta; sevgiden ve şefkatten yoksun bir yüreğin aslında hiç yaşamamış olduğudur.