“İnsanca yaşamak istiyoruz!”
Bir madencinin elindeki pankartta yazıyordu bu.
Aslında bu pankart sadece madencilerin değil, Türkiye’de ezilmiş ve bir kenara itilmiş milyonların talebini ifade ediyordu.
Bu açıdan çok manidardı.
Bir insan, insanca yaşamak istiyordu; 21. yüzyılda ve kendi Anavatanında dile getiriyordu bunu.
Ne var bunda?
Çok şey!
Birazcık vicdan taşıyan biri için çok şey…
*** *** ***
Aynı günlerde, belki gözden kaçan, belki de üzerinde çok fazla durulmayan olağanüstü bir ayıp yaşandı:
Üzülmez’deki madencilerin üzerine kilit vurulduğu yer aldı gazetelerde.
Ocağa inen madencilerin üzerine kilit vurulmuştu.
İşçiler erken çıkmasın diye, asansör çıkışlarına asma kilit vurulmuştu.
Peki, bir sorun halinde o madenciler nasıl gün ışığına çıkacak?
Çıkamayacaklar!
Önemli değiller çünkü; bunlar alt tarafı madenciler!
Bunların fıtratında ölüm var, bunların fıtratında facia var, bunların fıtratında insan olarak dahi görülmemek var!
Esas sorun, Türkiye’nin içinde bulunduğu derin krizler esnasında, bu itilmiş ve bir kenara atılmış olan “insan”ın, insanca yaşama isteğinin sistem tarafından kabul görmemesi.
Emekçilerin üzerine, hayvan kafeslerinde olduğu gibi kilit vuruluyor ve Türk halkı bu adice işlem karşısında yeri göğü inleteceğine, bu alçaklığı yeterince dillendiremiyor bile.
Türkiye’de milyonlar insanca yaşamak isteğinde haklı bile görülmüyorlar.
Bunlar yoksulluk sınırının altında yaşayabilirler, açlık sınırının altına inebilirler, madende veya bir başka işyerinde facia ile karşı karşıya kalabilirler; çünkü sistem bu emekçileri insan olarak görmüyor.
Vahim bir tablo ve insanlık dışı bir durum!
Kahrolası bir zulüm…
*** *** ***
Yapılan araştırmalar, zenginlerin dünya nüfusunun % 6’sını oluşturduğunu gösteriyor.
Bu, bizim ülkemizde de aşağı yukarı böyle olmalı.
Geriye kalan %94 ne olacak peki?
Ülkemizde yapılan araştırmalar, 30 milyon kişinin yoksulluk sınırının altında yaşadığını, bunun yarısına yakın bir kitlenin açlık sınırında olduğunu ve milyonlarca kişinin de işsiz olduğunu gösteriyor.
Neden?
Sistem böyle öngörüyor çünkü!
Sistem, bu insanların üzerine kilit vuruyor ve kaçmalarını engelliyor!
*** *** ***
İster bu fakir gibi Kuran’dan hareket edin, ister insan haklarından, isterseniz de Türk milliyetçiliğinden…
Ortada utanç duyulacak bir ayıp var!
Türkler, kendi Anavatanlarında insanca yaşayamıyorlar!
Sanırsınız ki, bir avuç mutlu azınlık, tüm diğer kitleden daha Türk; sanırsınız ki Vatan sadece onların ve her şeyi, tüm nimet ve rızıkları gasp etme hakları onlara ait.
Çözüm ne peki?
Çözüm bir an önce bu gerçeği görüp, buna göre önlem almak!
İsyansa isyan, ayaklanmaysa ayaklanma!
Meseleye Kuran verileri ışığında baktığımızda şunu görüyoruz:
Kitleler, kendilerini ezen ve aşağılayan yönetimlere karşı başkaldırmadıkça, Allah da onlara yardım etmiyor.
Allah’a tevekkül ancak bu şartlarda geçerli oluyor.
Siz tedbirinizi alacaksınız; sizi ezen, yok sayan, aşağılayan, haklarınızı gasp eden, sizi sömüren yöneticilere karşı tavır koyacaksınız, ancak bundan sonra Allah’a tevekkül edeceksiniz.
Yoksa içinde yaşadığımız bu vahşi liberal sistemde Türk halkının iki yakasının bir araya geleceği yok.
Üzerimize kilit vurulmuş!
Tek çare, bu kilidi kırmak; ne yolla olursa olsun!
Allah’a emanet olun…