Nedense ev hanımları tarafından çok sevilen diziler, hiçbir şekilde toplumsal mesaj vermeden yine ekranlara veda ettiler.
2015 haziran sezonunda bazıları sona ererken, bazıları da yeni sezonda devam edecek ya da bitecek.
İsim vermek istemiyorum ama inanın bu prodüksiyonlar için gerçekten çok para harcanıyor. Akabinde bir çok oyuncu için de şöhret kapısı aralanıyor...
Elbette bunu hakediyorlar. Aralarında gerçekten çok da iyi yetenekler var ve oynadığı karekterin de hakkını tam anlamıyla veriyorlar. Her şey iyi güzel de neden senaristler sosyal içerikli senaryolar yazmıyorlar?..
Hiç düşündünüz mü?.. Yoksa her şeyin başında bir reyting kaygısı mı var?..
O kadar bayatlamış ve bilindik konular işleniyor ki bazen ‘
Yok artık!’ diyorum... Ya hastanede
bebekler karışıyor... Ya biri, diğerinin yerine geçiyor... Ya sokak kabadayılığı işleniyor... Ya biri, kendi ailesinden çocuk kaçırıyor... Ya taşıyıcı anne olunuyor, sonra da ona nikah kıyılıyor... Ya çocuğunu çocuk esirgeme kurumuna bırakıyor... Falan falan falan...
Saymakla bitmez, hep birbirinin aynı...
Gerçekten çok yazık.
Halbuki bunların tersi işlense:
Hastanelerdeki karışıklıklar olmasa... Birbirlerinin yerine, herkes kendi hayatını yaşasa... İntikam almak için çocuk kaçıracağına, derdini sevgiyle anlatsa... Toplumumuza, sorunların silah kullanmadan iyilikle düzeltilebileceği anlatılsa gibi...
Hafızalardan silinmeyecek, etkileyici mesajlar verilse... Daha iyi olmaz mı?
Ben olur diye düşünüyorum...
Üstelik yapımcılar ya bir edebiyat eserinden veya yabancı bir filmden alıntı yaparak, yapımlarını TV izleyicisi ile buluşturuyor.
Bu da başka bir yanlış. Sanki hikaye kısırlığı varmış da kopyala yapıştır misali...
Senaristler, Türkiye’de yaşayıp hikaye bulamıyorsa şaşarım.
Çünkü bizim de çok eğlenceli, roman olacak kadar hayatın içinden güzel hikayelerimiz mevcut...
Peki bunları senaristler bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar...
Bizim ülkemizde haber dinleyen, gazete alıp yazarları takip eden, her ay en az iki kitap okuyan küçük de olsa bir kitle var.
Geri kalan ve kendilerini sadece dizilerle tanımlayan, tanımlayabilen kitlenin de toplumsal kültür açısından üst seviyelere çekilmesi, önemli bir konu.
Dolayısıyla yapımcıların ve senaristlerin bu anlamda böyle hassas bir konuya el atmalarının gerektiğine inanıyorum.
Kısacası senaristler, senaryolarının arasına küçük ama fark edilen mesajlar yerleştirebilirler. Bir kanalda yayınlanan dizide, ev halkı dışarıdan geliyor, ellerini yıkamadan sofraya oturuyor. Yanlış mı arıyorsunuz?.. Yine başka bir dizide, boylarınca kitaplık var fakat bir tanesini açıp okumuyorlar. Kısacası böyle küçük ama önemli ayrıntıları kullanabilirler.
Soru belli, cevabı belli: Dizilerimiz neden bu halde?
Senarist ve
yapımcılar, izlenme oranlarıyla ömürleri belirlenen, sonuç olarak sadece para kazanmaya odaklı senaryoların etrafında dolaşıyor.
Yapımcılarımızı ve senaristlerimizi asla küçümsemiyorum. Hepsi donanımlı ve işlerini çok iyi yapıyorlar. Sadece bir yandan para kazanırken, diğer yandan da halka katabilecekleri değerleri hatırlatmak istedim. Unutmayın ki izleyici, reyting rakamları değil, insandır!..