Perihan Akçay

Tarih: 13.11.2015 12:53

Dayatma bir masaldan, gerçeğe…

Facebook Twitter Linked-in

Ecnebinin ‘sürdürülebilir kalkınma’ diye dünyaya sunduğu model kandırmacadır. Bu binlerce yıldır yeryüzünün imkanlarını sömürmeye alışmış devletlerin korkunç iştahlarını perdeleme vazifeli, kurgu bir söylem. Mazlumları uyutmak için uydurulan son masaldır. Dünya gündemini uluslar arası medyayı tarayarak şöyle bir takip edenler bile şahit olur ki, Sosyalist- Kapitalist rekabeti, bugün tümüyle yerini dostluğa bırakmıştır. Birlikte karşılarına tek düşman koymuşlar. İslam…   

Yabancı sürekli İslam ve Batı diyerek değişik ülkeleri tek bir kelime altında toplamaya çalışır. İlle de İslam denilecekse, karşısında da Hristiyan veya Yahudilik manasını ihtiva eden bir din ismi kullanılması gerekmez miydi? Ama hayır! Tüm Hristiyan dünyasını ve diğerlerini sadece Batı olarak yorumlar. Farklı bir inanç sisteminin istilasına uğramış gibi de, varlığından rahatsız olduğu bir dinin mensuplarını tek genel ifadeyle karşısına alır. Hepsini İslam adı altında birleştirir. Bir algı yanıltmasının ilk adımıdır bu.

İkinci kötü ahlaki zafiyetleri de şu. Düşman saydıkları cenaha mensup memleketlerde, ufacık bir kıpırdama görseler, hasbelkader buna vesile olan lideri (eğer halkı onu seviyor ise) diktatör ilan ederler. Onların bu sun’i yalanına inanıp, inanmamak masum halklara kalmış.

* * * * *

Ezeli hasımlarımızın, topraklarımız üzerindeki hain emelleri doğrultusunda bizdeki medya da devlet aleyhine türlü entrikalar içinde. Bu kraldan fazla kralcılık taslamak değil de nedir? Aslında son seçim onların akıllarını başlarına getirmek için bir fırsattı. Ama iki hafta oldu. Aynı algı operasyonlarına fütursuzca devamdalar. Yabancı güçlerle kurdukları hain ittifak, tez zamanda millet önünde ifşa edilmelidir. Taassuptan uzak kalıp, düşüncede hürriyeti savunuyorsak, toplumu kamplara bölen zihniyetler acil sorgulanmalı. Anayasaya göre insan hak ve hürriyetlerinden hiçbiri, millete ve devlete bölücülük yapanların yararına kullanılamaz. Kısaca basın hürriyetinin, terörist zihniyetlere yardım amacıyla kötüye kullanılması, yabancıların emperyalizmine yardım odaklı yayınlar yapmak kesinlikle anayasal bir suçtur. Şahsen biz devlet yanlılarının da kısır konuşmalarla, sosyal medyadaki vasat reaksiyonlarla vakit kaybettiğimize inanıyorum. İktidar partisinden pek çok siyasinin de davranışları samimiyet arzetmiyor.  

Halbuki medya terörü müthiş. İnandığı gibi yaşamayı tercih eden insanlarımızı menfi yönden etkilemek için ellerinden geleni yapanlar, algı operasyonlarından  vazgeçmiyorlar. Buna ‘seçim yenilgisi psikozuna girmiş azınlığın çirkin tahakkümü’ de diyebiliriz. Halkın fikir hürriyetinin tescili siyasi partilerimizin bu teröre dur dememeleri hepsinden korkunç. Bilinsin ki, yalan yanlış beyanlar, haberler düşünce serbestliğine, üretimine darbe vurur. Kendisi hakkında halka yanlış bilgiler verilen insanlar ya da yanlış patikalara yönlendirilen insanlar açısından ne büyük haksızlık. Sonuçta tüm bu olanlardan Türkiye zarar görüyor. Sonuçta hepimiz aynı gemideyiz.

* * * * *

Bazen başkalarının yazdığı masallarda kendilerine empoze edilen kötü sonu kaldırır, milletler yeniden yazarlar. Mesela milletimiz 1 Kasımda işte bir dayatma masalın sonunu kendi değiştirerek yazdı. Dünyaya ‘ben artık senin ninnilerinle, masallarınla uyutulmak istemiyorum.’ mesajı verdi. Ülkemde rahat yaşayıp da, zalimlere yaranmak için; ‘Uluslar arası diblomam var. Erdoğan’a oy veren yüzde 49’5 un beyni incelenmeli.’ diyen H.Mahalli tipi ajanların sözlerini can simidi gibi ekranlarına taşıyan zavallılara tavsiyemdir. Nete girip, Mısır’lı bir televizyon spikerinin, tam Türkiye seçim sonuçlarını halkına duyururken, yaşlı gözlerle yaptığı şu konuşmayı bizzat izlesinler. Sizlere de sunuyorum.

“Türkler bugün Erdoğan ile devam etme kararı aldı. Onlarda seçim sonuçları kan ile devşirilmedi. Ne tanklar, ne de silahlar konuştu. Erdoğan 7 Haziran’da geçmişe nispeten kaybetmişti. Ama askerler sokağa çıkmadı. Çünkü Türklerde bir Sisi yok. Türk Halkı çok farklı siyasi görüşlere sahip olmalarına rağmen birleştiler. Çünkü biliyorlar; kim hizmet ediyor? Ve yine biliyorlar, kim onları yok etmek istiyor? Çünkü onlar derler ki; ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın. Baskı altında, zulüm altında değil, huzur ve sevgi içinde yaşasın.’ Kusura bakmayın, bu galibiyet beni biraz üzdü. Ama Türk Halkına değil, kendi halkıma üzüldüm. Kendi memleketime üzüldüm. Çünkü bizim sokaklarımızda İstanbul sokakları gibi olabilirdi. Seçim sonuçlarımıza çoluk çocuk birlikte sevinebilirdik. Şimdi dönün kendi halinize bir bakın! Rahatlık içinde yaşıyor olabilirdik. Şimdi sizlere soruyorum Mısır Halkı! Türklerin siyasi ve ekonomik sistemleri sizi kıskandırmıyor mu?”

Dileriz, bu spontane sözlerinden dolayı o sunucunun başına sisi kökenli bir bela gelmez. Mısır halkı için de, emperyalizmin kölesi olmuş tüm mazlum milletler için de duamız ortak. ‘Kendileri hakkında, devletlerine zorla dayatılan masalların acıklı sonunun üzerini çizip, Hakk’ın yardımıyla kendi irade ve seçimleriyle mutlu sonlara çevirsinler. Hem de tez vakitte.”       



Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —