Mart ayının sonlarına doğruydu.
İsmail amca öküzlerini kağnı arabasına koşmuş, sabanı ve boyunduruğu arabaya yüklemişti. Arada bir elinde değnekle öküzlere doğru gitmeleri için dokunup duruyordu. Dar bir yolda karşıdan eski dostu
Hüseyin Çavuş’un geldiğini gördü. Gülümsedi. Öküzleri araba ile kenara çekip dostuyla bir iki laf etmek hoş olur diye düşündü.
-
Hoş geldin Hüseyin Çavuş, diye bağırdı.
Hüseyin Çavuş, İsmail amcanın sözlerine şaka ile karışık bir şekilde “
Hoş bulduk” dedi ve ekledi: Ne var ne yok?
İsmail amca tarlaya gittiğini, evde hanımının hasta olup yattığından, moralinin bozukluğundan ve arabaya koştuğu öküzlerin yaşlandığından söz etti. İsmail amcayı dinleyen Hüseyin Çavuş’un aklına bir muziplik yapmak geldi. İsmail amcaya öküzlerini gençleştirebileceği konusunda yol göstereceğini söyleyerek şöyle dedi:
-
Sen şimdi şehre gideceksin. Nüfus dairesini bulacaksın. Orada nüfus müdürü vardır. Ona derdini söyleyeceksin. O sana yardım edecek. Bunu duyan İsmail amcanın gözleri sevinçle parladı. Nüfus müdürü onun öküzlerini gençleştirecek bir iksir biliyor diye düşündü. Bu iş çok hoşuna gitti.
Hüseyin Çavuş’a teşekkür ederek öküzleriyle tarlaya doğru yoluna devam etti. O gün tarlada işlerini sevinçle yaptı. Mutluydu. Öküzleri gençleştirecek iksirin hayallerini kurup durdu.
Ertesi günü
İsmail amca, doğrudan nüfus müdürlüğünün yolunu tuttu. Nüfus müdürü yerinde yoktu. Bekledi. Nihayet kapıdan iri yarı, bıyıklı, babayiğit biri belirdi ve müdür odasına yöneldi.
İsmail amca gelenin nüfus müdürü olduğunu anladı. Biraz bekledikten sonra, çekinerek müdürün kapısına tıkladı. İçeriden “
Buyurun” diye bir ses yükseldi. İsmail amca sevindi ve içeriye girdi. Artık derdini anlatabilir, sorununu çözebilirdi. Başladı konuşmaya:
-
Müdür bey, bir çift öküzüm var. Ancak çok yaşlandılar. Duydum ki onları gençleştirecek bir iksir biliyormuşsunuz. Yardım istemeye geldim. İnşallah sizin sayenizde bir çift genç öküzüm olacak. Bu sözleri duyan nüfus müdürü çok şaşırır. Hayretini gizleyemez. Kahkaha atmamak için kendisini zor tutar. Nüfus müdürü:
-
Amcacığım, şimdi ben size bir kâğıt veriyorum, o kâğıdı öküzlere göstereceksin diyerek İsmail amcayı kapıdan yolcu eder.
Kâğıdı nüfus müdürünün elinden alan İsmail amca, defalarca teşekkür ederek oradan ayrılıp köyün yolunu tutar. Çok mutludur. Ne de olsa elinde öküzlerini gençleştirecek iksirin yazılı olduğu bir kâğıt vardır.
Ertesi gün İsmail amca sabah erkenden kalkar ve öküzlerin başına gider. Cebinden çıkardığı kâğıdı iki öküze de gösterip durur. Bu arada öküzlere “
Aman ha, bu kâğıda iyi bakın. Baktıkça gençleşeceksiniz. Hem siz hem de ben mutlu olacağız” der durur. Lakin öküzlerde bir değişme olmadığını görünce üzülür. Tam o sırada İsmail amcanın yanına köyden bir ahbabı gelir. “
Hayrola İsmail amca? Ne yapıyorsun? İşler nasıl gidiyor? Öküzler nasıl?” diye sorar. Bunu duyan İsmail amca, başından geçenleri ahbabına anlatır. Ahbabı başlar gülmeye. “
İlahi İsmail amca, sana şaka yapmışlar. Hiç öküzleri gençleştirecek bir iksir olur mu? Kızma ama Hüseyin Çavuş sana muziplik yapmış” der.
İsmail amca bu duruma çok kızar. Kendisiyle dalga geçilmesine içerler. Soluğu Hüseyin Çavuş’un evinde alır. Hüseyin Çavuş evde yoktur. Hanımı İsmail amcanın şikâyetlerini dinler. İçin için güler.
“İlahi İsmail amca, kelin ilacı olsa önce başına sürer. Bizim yaşlı öküzleri gençleştiremeyen Hüseyin çavuş, senin öküzleri mi gençleştirmeye kalktı. Sen onun muzip olduğunu bilmez misin?” der. İsmail amca bu sözler üzerine Hüseyin Çavuş’u görmeden kalkıp evine döner.
Aradan zaman geçer. İsmail amca ile Hüseyin Çavuş tekrar yolda karşılaşırlar. İsmail amca Hüseyin Çavuş’a seslenir. “
Allah senden razı olsun. Sayende öküzlerim öyle bir gençleştiler ki, hızlarına artık yetişemiyorum” der. Bunu duyan Hüseyin Çavuş, “
Gerçekten mi? Öyle şey olur mu? Nasıl yani?” der durur. İsmail amca Hüseyin Çavuş, verdiğin akıl işe yaradı. Öküzlerin gerçekten çok gençleştiler, beş öküzlük iş yapar hale geldiler, der. Hüseyin Çavuş, düşünür. “
Ne dersin, ben de nüfus müdürüne gideyim mi, öküzlerimi gençleştirmek için?” diye sorar. İsmail amca, geç kalma, nüfus müdürünün iksiri biter. Elini çabuk tut, hemen git, der. Oradan İsmail amca, izin isteyerek ayrılır.
İsmail amca, eve giderken yol boyunca Hüseyin Çavuş’un durumuna içten içe güler durur. “
Ne adammış be, kendi yalanına kendi inanır oldu” diye düşünür.