BİR RUH ÜÇLEMESİ!
Atanmış ruhlar, abanmış ruhlar, adanmış ruhlar!
28 Şubat'ın yıl dönümünde 'muhafazakâr' iki gazete darbenin devam ettiğini yazdı. Yalnız birisi 'iktidar götürülmek isteniyor', diğeri 'cemaat bitirilmek isteniyor' dedi.
Hangisi doğru? Doğru, ikisini birleştirince ortaya çıkıyor.
Bugün iktidara karşı planlı bir program yürütülüyor. Bu ayan beyan ortada. Cemaatin de bitirilmek istendiği aşikâr.
Başbakan, miting alanlarında cemaat eliyle yürütülen kumpas ve kampanyayı anlatırken Fethullah Gülen'in de 28 Şubatçılarla ortak olduğunu söyledi. Oysa o dönem darbecilerden zulüm görenler arasında iktidardan sonra cemaat, ikinci sırada geliyordu. Açın o dönemin gazetelerine bakın, Gülen'in hep hedefte olduğunu göreceksiniz. Askerler, 'Cemaat gizli bir yapılanmanın içinde, devleti ele geçirmek istiyor" diyordu. (Gerçi tarih onları haklı çıkardı amma..)
TAKIYEBİLİTEN KADAR KONUŞ
Milli Görüş ve şürekâsı, faşizme karşı mücadelesini kâh meydanda, kâh üniversite kapılarında, kâh mahkeme koridorlarında sürdürdü.
Gülen ise gücü elinde bulunduranlara karşı, sevimli görünme refleksiyle derin hesapların içine girdi. Zulüm, cemaatin 'takiyebilitesini' artırdı ve onu daha güçlü hale getirdi. 28 Şubat, siyaseten de ters teperek meydandakileri iktidara taşıdı.
Erdoğan, hocası Erbakan'ın yaptığı hatalardan ders çıkardı. Önce yan mevzilere yöneldi. Sivil toplum, üniversiteler ve medya sağlama alındı. Sonra ana mevzi, yani TSK, tehdit olmaktan çıkarıldı. Ardından kamunun atar damarları atamalarla sağlama alındı. Bunu yaparken de en büyük destekçisi cemaatin 'hazır kıtaları' oldu. 'Saklanmış ruhlar', 'atanmış ruhlar'a dönüştü. Rant büyük olunca atanmış ruhlar, 'abanmış ruhlar'a doğru kabuk değiştirdi. Zamanla, çıkar ayrılıkları ve güç paylaşımı dostluğu bitirdi.
'Atanmış ruhlar', bu sefer 'adanmış ruhlar' oldu. Yaman bir kavga başladı. İki taraf eski kankalar olarak birbirlerinin zaafını çok iyi biliyordu. Bu yüzden, ne var ne yok paçalardan döküldükçe döküldü. Telekulaklar patladıkça patladı.
APIŞ ARASI SİYASETİ
Yani, ortada bir güreş var. Ancak bu oyunda kural yok. Cemaat, hükümetin kıspetini yakalamış aradan aradan trübünlere doğru rakibinin apış arasını gösteriyor. "Bakın bakın" diyor, "Adamın ne pislikleri varmış. Hepsi paçasına sızmış. Bakın akşam neler yemiş."
Oysa rakibini diğer güreşlerde yağlayan da akşam onunla aynı sofraya oturan da o değil miydi?
Cemaat, son oyunda kıspeti tamamıyla indirip rakibini meydanında üryan bırakma planını yapıyor.
Oysa üryan da olsa güreşin galibi belli. Maksat, pehlivanı gözden düşürmek mi dersiniz?
Kıspetin aldındakiyle seyircilerden çok azı ilgileniyor. Kıspet indikçe, adamın kısmeti artıyor.