Zor, yokluğu
zor, varlığı
zor... Bulamamaktan yakınanlar, bulduğu için yakınanlar... Acı, özlem, mutluluk, zevk, hüzün, nefret... Tüm duygular keskin, tehlikeli, arzulu, çoğu zaman mantıksız. Yaptıkların anlamsız... Yapmadıkların pişmanlık...
Sürekli bir özlem duygusu, bitmek tükenmek bilmeyen bir heyecan, herkesi karşına alabilme cesareti... Mutlulukla, mutsuzluk arasında sıkışıp kalma, bir sonraki hamleyi tahmin edememe...
Gözyaşı, kıskançlık, hüsran, bazen kavuşamama... Sanırım, en zor olanı da kavuşamadığı için aşkı tüketememek. Yaşanması gereken şeyleri yaşayamadığında, duyduğun mutsuzluk... Tüketemedikçe daha da fazla aşık olmak, hatta saplantı haline getirmek. Bedeninle, ruhunun farklı yerlerde olması. Kalbinde bir sızı, üstüne çöken umutsuzluk ve pişmanlık...
Bence, bu hayatta en fazla betimleye açık olan duygu aşk. Sayfalarca yazılıp, saatlerce konuşabilinir, herkes için farklı anlamlara gelebilir.
Aşkın, en sevdiğim özelliklerinden biri; her yerde aşık olduğun insandan bir parça görmek... Yaşadığımız hayatı, aşık olduğumuz insanla bütünleştirebilmek. Yanında olmadığında bile, onunla yaşamak. Dinlediğin şarkıda, bir filmin sahnesinde, okuduğun satırlarda hep onu bulabilmek...
Tüm karşılaştırmalarında birinci sıraya yerleşmesi, en iyi, en tatlı, en güzel, en yakışıklı, en akıllı, en mükemmel olması... Farklı biri olması, özel biri olması...
Konuyu bir sona bağlamaya çalışıyorum, ama bir sonu yok... Bence aşkın sadece başlangıcı var, girişi ve gelişmesi... Sonucu belirsiz... Çogu zaman hayalkırıklığı sanki; çok güzel bir rüyadan, bir anda uyanıp, gerçeklerle yüzleşmek gibi tatsız ve hüzünlü... Bu yüzden aşkların sonu olmasın... Bu yazınında...