Aile sofraları artık tarihe karışmaya başladı…
Bunu anlamak için şöyle bir etrafımıza bakmamız kâfi. Her yer ayaküstü atıştıran veya sokakta yürürken karın doyuran insanlarla dolu. Çocukluğumu hatırlıyorum ve bu kadar az bir zaman içersindeki büyük değişmeye şaşmanın ötesinde, âdeta ürkerek bakıyorum.
Sanki birkaç nesil peş peşe geçmiş gibi… Elimdeki simidi görünce, anneannemin kaşlarını hafifçe çatarak “evde yersin” deyişini düşünüyorum.. İçi görünmeyen yağlıktan(mendil) fileye geçmiş, evini bir mobilyacı mağazası gibi yabancı gözlere fütursuzca açmış bu yeni hayat tarzının, haset gözlerdeki acı parıltıdan başka ne aydınlığı olabilir ki…
* * * * *
Şâir: “Örtüyor fakrı asâletle çekilmiş perde.” diyor. O perde aynı zamanda neleri örtmezdi ki? Fakirliği, çirkinliği örttüğü kadar, zenginliği ve ihtişamı da örterek mütavâzı ve görgülü bir zengin çevresini meydana getirirdi. Evet artık her şey değişti. Zamanı geriye döndürmek imkânsız. Ama insanın mâzisini hatırlamaması da imkânsız.
Elindeki dondurmayı dilini bir karış dışarıya çıkararak yalayan, mısırı arsızca kemirip koçanını fırlatan, ayçiçeği çekirdeklerinin kabuklarını tükürerek oturduğu mekânı anında çöplüğe döndüren bu sandviç ve hamburger nesli belki analı babalı, ama aile sofrası denilen o birleştirici havadan mahrum. Ortalıktan kalkan, defteri dürülen her âile sofrasının yerine, kapanma ve iflâs tehlikesi son derece az olan tostçular veya hamburgerciler açılıyor. Uzaktan bile kokularnın tanınır hale getirdiği birahâneler ise sıra sıra… Hele bir akşam vakti, kazara dolmuşa binmişseniz, burnunuzu bir mendille tıkamaktan başka çareniz yoktur. Aile sofralarından kaçan sâdece gençler midir? İş dönüşü bir birahâneye uğrayıp, evine oldukça doymuş ve kokmuş dönen babalar az mıdır? Ya müdâvimi oldukları konken masalarında bin bir çeşit yiyecekle patlayıncaya kadar tıkınıp, ne yemek yemeye ne de yemek pişirmeye arzusu kalmamış anneler?
* * * * *
Tencere yemeği yapan sanatkâr kişilerin işlettiği lokantalar tarihe karıştı deniliyor. Çok doğru, ama tencere yemeğinin en lezzetlisini yaparak kocasına, çoluk çocuğuna yedirmek için çırpınan, mutfağının hanımefendisi olan Türk Kadını acaba kaç tane kaldı? İngilizlerin beş çayları halâ devam ediyor. Bizlerin ise o besmeleyle açılıp, dualarla kapanan sofralarımıza bir şeyler oldu. Sandviçe ve Yahudi Mc Donald’ın hamburgerine mağlûp olmak onlara yakışır mıydı? Yazık oldu, çok yazık oldu…