Yaşadıklarımı yazmazsam yaşananlar tamamlanmamış olur, yaşandığıyla kalır.
Genç Adam, Annie Ernaux’nun 1990’ların sonunda, ellili yaşlarındayken kendisinden otuz yaş kadar küçük bir üniversite öğrencisiyle, gelecek beklentisi olmaksızın, kısa sürede gelişen tutkulu aşk ilişkisini anlatıyor. Bu ilişki onu gençlik anılarına geri götürüp kendisini yaşlanmamış, zamanın dışında ve hayatını geriye doğru yaşıyormuş gibi hissettirirken aynı zamanda kararlılıkla geride bıraktığı sınıfsal geçmişinin de bir aynasına dönüşüyor.
Genç Adam, Ernaux’nun zaman, bellek ve yazıyla kurduğu ilişkinin keskin ve aydınlatıcı bir özeti.
“Annie Ernaux’nun metni, otobiyografinin ne kadar ustalıkla yazılabileceğinin kanıtı niteliğinde... Genç Adam yazarın dürüstlüğünün, zekâsının ve anlatılarının aldatıcı sadeliğinin benzersiz ve şaşırtıcı yanlarını bir kez daha gözler önüne seriyor.”