Tarih: 23.04.2015 04:23

Bursa tarihi ekonomisi ve kültürüyle göz kamaştırıyor

Facebook Twitter Linked-in


Önceleri İpek Yolu’nun sonraları da İstanbul’dan Anadolu’ya uzanan deniz ve karayollarının üzerinde yer alan Bursa, taşıdığı “yeşil” sıfatını hak edercesine bütün ihtişamı ile yaşayan bir şehir.
Sanayinin getirdiği kentleşme “yeşil”in birazını almış olsa da, büyüyen nüfusu, çalışkan insanları ve üzerinde yaşattığı tarih ile Türkiye’nin önemli şehirlerinden biri olma özelliğini hâlâ koruyor.

OSMANLI'DAN ÖNCE SELÇUKLU KUŞATMASI

Modern binaların aralarında yaşayan, camiler, medreseler, kervansaraylar, konaklar hatta hamamlar, Bursa’yı diğer şehirlerden farklı kılıyor. Her caddeden, her sokaktan bir çırpıda geçemiyor insan. Her taraf kültürle, o kültürü işleyen insanların torunlarıyla dolu. Osmanlı mirasını, şehre gelen göçmenlerle harmanlayan, belki de bu nedenle tam bir Osmanlı harmanı olan şehirde insanların yüzündeki huzur ve sükunet gözlerden kaçmıyor. Yapılan araştırmalar Bursa yöresinin M.Ö. 4000’lerden beri çeşitli yerleşimlere sahne olduğunu göstermekte. Bu topraklara M.Ö. 13. yüzyıldan sonra Bitinler ve Misler yerleşmiş. İlk çağda Bitinya ve Misya’nın komşu olduğu bir alanda yer alan yöre, M.Ö. 7. yüzyılda Lidya’nın, M.Ö. 546’da da Perslerin egemenliğine girmiş. M.Ö. 334’e kadar süren Pers egemenliğinin ardından, M.Ö. 328’de Bitinya Krallığı kurulmuş. M.Ö. 230-182 arasında Bitinya kralı olan I. Prusias Bursa kentinin kurucusu olarak kabul ediliyor. Bursa adının da kentin o zamanki adı Prusa’dan kaynaklandığı sanılmakta. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinden sonra Bizans yönetiminde kalan Bursa, özellikle 11. yüzyılda Selçukluların Fetih girişimine uğradıysa da 14. yüzyıla değin Bizans yönetimi altında kalmış. Uzun çatışmalardan sonra 1326’da Orhan Bey Bursa’yı alarak Osmanlıların başkenti yapmış ve başkentlik 1365’te Edirne’nin başkent yapılmasına kadar da devam etmiş.

İRAN'DAN İPEK, HALEP'TEN BAHARAT

Şehir, 14. yüzyıldan itibaren İran’dan gelen ipeğin ve Hindistan – Cidde – Halep üzerinden gelen baharatın sayesinde ekonomik açı- dan büyük bir gelişme göstermiş. Özellikle 16. yüzyılda doruğa çıkan ipek ve baharat ticareti kente büyük canlılık kazandırmış. Bu dönemde kentin nüfusu 75 bin’e yaklaşmış. Batı Avrupa’dan gelen birçok tüccar, özellikle Floransa ve Venedik’ten gelen İtalyanlar bu dönemde kente yerleşip, ipek ve baharat karşılığında Batı Avrupa mamulü yünlü dokumaları satmaya başlamışlar. Bursa’da satın alınan ipek ve baharat buradan İstanbul’a geçmiş, oradan da ya Ege/Akdeniz üzerinden İtalya ve Batı Avrupa pazarlarına, ya da Karadeniz üzerinden Kili – Akkirman - Lviv (bugünkü Ukrayna) güzergahını izleyerek Orta ve Doğu Avrupa pazarlarına çıkmaya başlamış. Hem Osmanlı İmparatorluğu’na hem de Bursa’ya büyük zenginlik getiren bu ticaret, 17. yüzyıldan itibaren İngiliz ve Hollandalıların Hint Okyanusu’nda hakimiyeti ele geçirip, baharat ve ipeği Avrupa’ya Ümit Burnu üzerinden direkt taşımaya başlamalarıyla giderek azalmış ve önemini kaybetmiş. Kurtuluş Savaşı yıllarında çeşitli yörelerinde ayaklanmalar çıkan Bursa, 8 Temmuz 1920’de Yunanlılarca işgal edilmiş; 11 Eylül 1922’de ise işgalden kurtulmuş.

TÜRKİYE'NİN SANAYİ ÜSSÜ


Bugün, sanayi tesislerinin sayısı, kurulu güç kapasitesi miktarı itibarıyla, “Türkiye’nin Sanayi Üssü” durumunda olan Bursa’dan, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) kanalıyla gerçekleşen ihracatta, sanayi ürünlerinin payı % 93.95 seviyesinde. Başta tekstil, otomotiv, makine, gıda ve deri sanayi olmak üzere, pek çok imalat sektörü, Bursa’nın sanayi ve ticaret hayatında önemli etkinlikler meydana getirmekte. Ama Bursa denilince akla gelenler sadece sanayi değil. Meşhur İskender Kebabı Bursa’nın adeta milli yiyeceği. Çok sayıda dükkanda özenle hazırlanmış etler kesiliyor, sıcak pidelerin üzerinde sos ve yağ ile servis yapılıyor. İnegöl Köftesi de tercih ediliyor ama İskender Kebab’a ilgi büyük. Hele bir de “süt helvası” var ki keşfedilmeyi bekleyen bir lezzet. İyi bir yemeğin ardından ise Uludağ’ın meşhur sırtlarında yer alan çay bahçelerinden Bursa’yı seyretmek mümkün. Nazım Hikmet’in son arzusu olan çınar ağacının belki de en yaşlısı da Bursa’da. 600 yaşında olan çınar ağacının gövde çapı 3 metreye ulaşırken, kollarının çapı ise 960 metre. Oksijenin bolca olduğu yükseklerde insan kendini çok daha özgür hissediyor.

YAZ KIŞ ÜRETİM VAR
Yoğun bir iş temposunda çalışan ve değerler üreten insanların şehri Bursa’da günün yorgunluğunu atmak, yeni güne enerji depolamak için gereken mekanlar çokça var. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlere yakınlığı, içinde barındırdığı tarihi ve doğal güzelliklerle yaz – kış turizmle dolu Bursa, üzerinde taşıdığı kalabalık insan topluluğunu tek bir merkezde barındırmak yerine, şehrin tüm noktalarına, tepelerine dağıtmış durumda. Hatta Uludağ’a çı- kan yolun üzerinde yer alan Karagöz’ün mezarı da müzesinin tam karşısında ve şehri gören bir tepede.


BURSA'NIN SİMGESİ ULU CAMİİ

Ulu Camii ve Yeşil Camii Bursa’nın adeta simgesi konumunda. Gün içinde yerli yabancı bir- çok turistin ziyareti ile dolup taşıyor. Camilerin yakınlarındaki bedestenlerde şehri ayakta tutan ipek dokumalarını, tekstil ürünlerini bulmak mümkün. Şehrin kalabalığı tüccarları ne kadar memnun eder bilinmez ama Bursa’ya o güzel ifadesini takınmasında yardımcı olduğu kesin. Bursa, insanların her şeye rağmen mutlu ve huzurlu yaşadığı bir şehir olarak, gidilmeye, tekrar tekrar görülmeye değer bir şehir.


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —