Ormanlarımız madencilik adı altında talan ediliyor. Özellikle zeytin tarımının yapıldığı arazileri hedef alan yağma düzeninde üretici köylüler yüzlerce yıldır yaşadığı yurtlarından sökülüp atılmak isteniyor. Turizme açılması beklenirken maden şirketlerine peşkeş çekilen dağlar, üretim bitince atom bombası atılmış gibi geride madenci curufları ve atıklarıyla terk ediliyor. Muhalefet partilerinin sessiz kaldığı madencilik adı altında işlenen doğa katliamının mağduru köylüler ise tek başına mücalede etmek zorunda kalıyor. Cumhuriyet Gazetesi'nde bugün Şeyda Öztürk imzasıyla yayınlanan haberde çarpıcı detaylar yer alıyor:
Yaşam savunucularının tüm itirazlarına karşın 2023 yılı içinde doğayı katleden 635 maden projesine onay verildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bu başvurulardan sadece iki maden projesini reddetti.
Türkiye’nin neredeyse her yerinde madene karşı direnişler devam ederken projeler de hız kesmiyor. Yaşam savunucuları her ne kadar doğal ve tarihi alanlarını korumaya çalışsa da AKP tarafından verilen onaylarla doğa yok oluyor. Onay verilen projelere karşı çıkan yurttaşlar ise kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya gelmek zorunda kalıyor. Doğal sit alanları, tarihi ve kültürel alanlar bir bir yok olurken bazılarını korumak içinse yurttaşlar direnmeye devam ediyor.
Muhalefet tarafından 5’li çete olarak adlandırılan iş insanlarından Mehmet Cengiz’in şirketlerinin çalışmalarına karşı yurdun dört bir yanında direniş gösteriliyor. Maden projelerine karşı verilen direnişlerin en önemlileri ise Rize İkizdere ve Kazdağları’nda yer alıyor. Cengiz İnşaat, İkizdere’de lojistik liman projesi için hammadde sağlamak amacıyla İşkencedere Vadisi’nde taşocağı projesi yürütüyor. Yöre halkı ise yaşam alanları ve vadinin ekolojik sistemine zarar vereceği gerekçesiyle projeye karşı çıkıyor. 2021’de başlayan nöbetler ve açılan davalara karşın yargı Cengiz’in lehine kararlar verdi. Aynı şekilde Cengiz’in şirketlerinden Truva Bakır Maden İşletmeleri Anonim Şirketi’nin de Kazdağları’ndaki çalışması devam ediyor. Cumhuriyet’in de
geçen günlerde gündeme getirdiği gibi şirket, alanda çalışmalara başladı. Daha önce açılan davalarda verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu” kararının hukuka aykırı olduğu söylenmiş, şirket yeniden yaptığı başvuru sonucunda tekrardan izin almıştı.
Muğla Milas’taki Akbelen Ormanı’na Limak Holding ve İÇTAŞ tarafından açılmak istenen maden projesi için 24 Temmuz’da iş makineleriyle giriş yapıldı. Köylülerin ve yaşam savunucularının tüm itirazlarına karşı 760 dönümlük alandaki asırlık çam ağaçları; jandarma ve polis barikatının ardında çalışan iş makineleri tarafından 30 Temmuz’a kadar kesildi. Bu madene karşı iki yıldır bölgede nöbet tutan köylüler ise, ağaçları kesilmiş olsa bile orman vasfını yitirmeyen arazileri korumak için direnişini sürdürüyor. Aynı şekilde madene karşı hukuki süreç de devam ediyor.
Aydın ve Muğla sınırlarındaki Latmos olarak da bilinen Beşparmak Dağı, maden tehdidiyle karşı karşıya. İçerisinde 8 bin 500 yıllık tarihi kaya resimleri, mağara ve kale gibi yapıların da bulunduğu alanda maden ruhsatları bulunuyor. Jeoturizm ve ekoturizm açısından önemli doğa alanı olan bölgede yapılan maden çalışmaları fıstık çamlarını ve zeytinleri de tehdit ediyor. Geçen günlerde Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre Beşparmak Dağı’nı da kapsayan Çavdar Mahallesi’ndeki 19 parsel linyit madeni için acele kamulaştırıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla birlikte yayımlanan kararla, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmasına karar verildi. Yıllardır uzmanlar ve yaşam savunucuları tarafından Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne başvuru yapılarak alanın milli park olması için mücadele veriliyor.
