Sosyal medyada hasmımızı küçümseme yarışı almış başını gidiyor. Ayrıca son olaylar bahanesiyle, insanlarımızın milli duygularını istismar ederek, toplumu tahrikle, insanlarımızın arasını ayrıştırmak isteyenler meydanları asla boş bırakmıyorlar. Şu an milletçe zor günler geçiriyoruz. Bizleri bu puslu havadan faydalanarak,  birbirimize düşürmek isteyenlerin oyununa gelmemeliyiz. Şiddet ve insanlarımızı tahrik edici söylemlerden hepimiz uzak durmalı; devlet idarecilerini güç duruma düşürebilecek eylemlere prim vermemeliyiz. Bizim için devletin bütünlüğünü ve bekasını korumak öncelikli olmalı. Olayların perde arkasını görebilmek için dış politika uzmanı olmamıza gerek yok. Geliniz, hep birlikte vatandaşlık ferasetimizi zorlayarak hadiseleri kıyısından irdeleyelim. 

Putin; "Düşürülen jetin ne zaman nerede olacağı hakkında ABD önderliğindeki koalisyonu da önceden bilgilendirdik.” diyor. Sayın Erdoğan ise, düşürülen uçağın milliyetini bilmemizin mümkün olmadığını, Rus uçağı için farklı davranılacağını söylüyor. Dün Cumhurbaşkanı YAŞ’ta alınan kararları onayladı. TSK’nın son olay hakkındaki kararı şuydu. “Yüksek Askeri Şura Olağan Toplantısında, son dönemde Suriye hududunda yaşanan gelişmeler ele alınmış, bu bağlamda, komşumuz Rusya Federasyonu ile diplomatik ve askeri diyalog kanallarının açık tutularak, iki ülke silahlı kuvvetleri arasında arzu edilmeyen yeni durumların yaşanmasına engel olacak tedbirlerin alınmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir."

Bu demektir ki, ortalığın bulandırılmasından Devlet ve askeri rical hoşlanmıyor. Zaten bir liderin sonunu göremediği bir savaşa balıklama atlaması, ancak ahmak Saddam gibilerine has tutumdur. O halde eminim ki, olayları bu raddeye getirip, yeni seçim zaferi elde etmiş bir lideri uluslar arası arenada zora sokacak bu olayın esas fiili sebebi şu anda ilgili kurumlar tarafından araştırılıyordur. Derler ki;  “Şiddetin zekası vardır, aklı ve vicdanı yoktur, o yüzden irfanı da yoktur. Savaş için belki zeka, ama barış için akıl gerekir." Öncelikle uçağı düşürmemizin kimin işine yaradığına bakalım. Herhalde korumaya çalıştığımız Türkmen dostların değil. Şimdi onların üzerine katlanarak gelen bir bombardıman ve mezalim sözkonusu. Putin’in eline müdahaleye zemin hazırlayacak,  diğer emperyalistleri de sevindirecek bir kozu, Erdoğan gibi siyasi bir dehanın düşmanlarının eline vereceğini bir an bile düşünülemez.

Kanaatimce düşen sadece uçak değil. İtibarımızın enkazını toparlamak yine tek başına Sayın Cumhurbaşkanımıza düşmüştür. Buzdağının görünen yüzünde Bayırbucak var. Fakat arka yüzünde Avrupa ve Amerika’nın bize fark ettirmeden sürükledikleri bir tuzak mevcut. Çünkü esas mes’ele Bayırbucak değil. İlk anda milliyetçilik hislerimiz galip geldi. Biz bu perdelenmiş hakikati keşfedemedik. Ama olayları serinkanlılıkla düşününce hakikate ulaşabiliyoruz. Türkiye hem ekonomik, hem askeri anlamda bu olaydan karlı çıkmamıstır. Ve şu anda da üzerine en büyük yükü yüklediğimiz kişi, yine Sayın Cumhurbaşkanı’mızdır.

* ** * *

Kendi Başkan’ımızı tanıyoruz. Seversiniz, sevmezsiniz. Ama onun ne çetrefilli konularda ülkemizi başarıyla temsil ettiğini inkar edemezsiniz. Sayısız hizmetlerini de. Ya Putin?  Onu Nataşa’ların kralı ilan edecek kadar küçümsememizi hak ediyor mu? Öncelikle hatırlatalım. Putin de tıpkı Erdoğan gibi kendi halkı tarafından çok sevilen bir lider. Mesela 2009 Haziran’ında ekonomik kriz bahanesiyle Rusya’da çalışanlarına maaş ödemeyen patronları, Putin devletleştirmekle tehdit etti. Azarladı. “Ben şerefine düşkün bir insanım. Siz de öyle olacaksınız!” dedi.  Bütün patronlar ödemek zorunda kaldı. Sert acımasız eski KGB ajanının blöf yapmadığını anladılar. Liderlerinin bu hareketini Rus Halkı sevgi gösterileriyle ödüllendirdi. Aslında Putin’de tıpkı Erdoğan gibi Batı’nın işine gelmeyen bir lider. Bu olay sonrası medyalarında hemen yaygarayı bastılar. Diktatör diye. Rus Halkı onları umursamadı. Bizdekinin tersine muhalefet ve iktidar yanlıları birleşerek, tek yürek halinde liderlerine sahip çıktılar. Kapitalist patronların sömürüsüne başkaldıran liderlerine saygıları sonsuz. Rusya’nın doksanlarda yitirdiği nüfuz ve kudretini geri kazanmak için kararlı adımlar atan bir lideri küçümsemek yanlış.

Bugün Türkiye küresel mücadelede yeni güç olmaya aday bir ülke. Ülkemizi bu onurlu hale getiren bir ismi saygıya layık Başkan da bizim başımızda. Madem ki o: “Küresel vicdanı uyandırana kadar susmayacağım, susmayacağız.” diyor. O halde halkın serinkanlı olarak, sivil ve askeri liderlerimize güvenle sabırlı bekleyişe girmesi gerekmiyor mu? Fikir ve inançlarımıza aykırılar diyerek, devletin meşru siyasi parti başkanlarına hakaret, küfür odaklı saldırıları dahi hoş görmüyorum. Onların da temsil ettikleri bir halk kitlesi var. Uçak hadisesini Türkiye ile Rusya arasında daha büyük krize dönüştürmek için yapılan toplumsal algı operasyonlarına dikkat etmeliyiz. Bizler de Rus Halkından örnek alıp, birbirimize saldırmadan dosta düşmana karşı tek yürek olmalıyız.  Kendi liderimiz içeride ve dışarıda bu kadar çok düşmanla boğuşurken, bir de biz onun yoluna,  kahrolası yeni kara taşlar yığmayalım. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.