'' İlgi çekici ya da dokunaklı bir hikaye, herhangi bir delilden çok daha başka türlü,  çok daha derinlemesine etkiler bizi ''

                                                                        Alain

Az önce pencereden bakıyordum, sokağın başında çok bakımlı Husky cinsi bir köpek gördüm. Nereye gittiğini bilmeden başıboş dolaşıyordu. Belli ki biri onu sokağa bırakmış. Üzüldüm. Sonra şunu düşündüm. ''İşte onun hikayesinin başladığı an...''

Hayatta böyle değil midir? Tam birşeyler bitti dersin, aslında hikayen o noktada başlar. Sen çoğu kez yaşadıklarının ne olduğunu bilmezsin. Ancak orada bir hikaye yaşıyorsundur, senin hikayen... Hayatın bizlere vermek istediği dersler vardır, bazen bu dersler türlü şekillerde karşına çıkar. Ve seni öyle bir eğitir ki, öğrendiğini asla unutmazsın. Bazen sevinçle gelir, bazen hüzünle, sonuçta gelir işte. Burada önemli olan bizim hal ve tavrımız, nasıl karşıladığımızdır.

Hayat gerçekten zor bir sınav.

Geçmişte oturup düşünürdüm, ben nasıl bir iş yapmalıyım ve nasıl yaşamalıyım diye. Hep bir şeyler arar dururdum. Tabii bu arada birçok iş tecrübesi de edinmiştim.

Ağabeyim, yengem hamile iken, doğmamış kızına bir mektup yazarak ona halalarını anlatmış. Benim için de şöyle yazmış; ''Küçük halan hep bir şeyler arayıp duruyor. En son gördüğümüzde cerrah gibi konuşuyordu...'' demiş. O zamanlar Tıbbi Satış Mümessili olarak çalışıyordum.

Benim hikayem de işte o zamanlar başlamıştı, yollara düşmüş kendimi arıyordum. Bir çok şey yaşadım, öğrendim. Kah ağladım, kah güldüm. Bugünkü ben oldum işte.. İyi ki yola düşmüşüm, İyi ki hayatı seyretmek yerine tam ortasına dalmışım.

Hayatı yaşamak gerek, bazen cesurca yaşamın tam orta yerine dalmak gerek. İki çeşit insan vardır; Biri hayatı seyreder, diğeri ise yaşar... Ben yaşadım.

Sürekli düşündüğüm bir şey var, eğer bu dünyaya gelmişsem bir nedeni olmalı. Bu asla seyirci kalmak olamaz...

Bir zamanlar İstanbul'da bir gezgin tanıma şansım olmuştu. Epet sohbet etmiştik. Hala görüşürüz. Parçalanmış bir ailenin çocuğuydu. Anne babası ayrılınca canı çok yanmış ve bir sürü olay yaşamış. Sonra, kendisini eski model bir araba ve birkaç tişörtle sokakta bulmuş. Dünyası başına yıkılmış, ama o yıkılmamış. O gün bir karar vermiş bütün dünyayı gezmeye. Evi, arkadaşı gördüğü, tek varlığı arabasıyla düşmüş yollara.

Gittiği yerlerde çalışıp para kazanarak yolculuğunu devam ettirebiliyormuş. Gezdikçe tecrübe edinmiş, çeşit çeşit insanlar tanımış. Hayatını böyle sürdürüyormuş.

Onun anlattıkları beni çok etkilemişti. Düşündüm... ''Ben de onun gibi cesurca, dünyayı o şartlarda gezebilir miyim?''  diye. Bana, ''Gitmek için dayanılmaz bir istek duyuyorum.'' demişti. Sonra anladım ki, bu onun hikayesiydi, benim değil.

O acılarını, yaralarını böyle sarmaya çalışıyor. Hepimiz bir şekilde yaralarımızı sarmaya çalışmıyormuyuz?

Hayat bir tür hareketten oluşan olaylar dizisi değil midir? Eskilerin dediği gibi, ''Harekette bereket vardır.'' O halde hayatın hakkını vermeli. Şans hareket halindeki insanı daha kolay bulurmuş.

Belki hepimiz sırt çantamızı alıp yollara düşemeyiz, ama mutlaka bir çıkış vardır. Koşullarımıza ve durumumuza uygun bir hareket rotası.

Rotanı çiz!... Hikayeyi okuyan değil, yazan ol...

''Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe insan, yeni okyanuslar keşfedemez.''

                                                            Andre Gide



Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.