Osmanlı'da sigorta Derbent teşkilatı; Osmanlı Sigortacıları
Dünya ticaret yollarının büyük bölümüne hükmeden Selçuklu ve Osmanlı imparatorlukları, can ve mal akışının güvenliği belki de dünyanın ilk sigorta sistemini geliştirdi.
Osmanlı'da sigorta, Derbent teşkilatı, Osmanlı sigorta sistemi
Ticaretin diri tutulması ve güvenliğin sağlanması için oluşturulan güvenlik ağı döneminin batılı ülkeleri tarafından hayranlıkla izlendi. Prof.Dr. Ekrem Buğra Akıncı'nın kaleme aldığı Osmanlı Sigortacıları; Derbentçiler adlı makalesinde, bu konuda önemli bilgiler var. Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci'ye göre "Osmanlı yollarında soygunculuk, hele cana ve ırza tecavüz işitilmemiş bir şeydi. Bu yolları korumak, derbentçiler için şeref meselesi idi."
ZORLU YOLCULUKLAR
Günümüzde birçok motorlu kara, deniz veya hava vasıtası yükleri çok kısa bir sürede gideceği noktaya ulaştırabilir. Eskiden ise bu iş için uzun ve yorucu yolculuklar yapmak gerekiyordu. Deve, at, katır gibi yük hayvanlarından oluşan kervanın yolculuğu bazen aylarca sürüyordu. Ancak kervanlar derbentçiler sayesinde güvenlikten emindi.
PRİMİ ÖDEYEN DEVLET
İşte anayollar üzerindeki bu tehlikeli boğazlarda, Selçuklular zamanından beri küçük karakollar şeklinde derbent teşkilâtı kurulmuştu. Derbentler, etrafında küçük mescit, dükkânlar ve han ile küçük bir kasaba hüviyetinde idi. Osmanlılar da bu teşkilatı devam ettirdi. Yakındaki bir köy halkından bazısı veya hepsi, derbendi muhafazaya memur edilirdi. Bunun karşılığında da birtakım vergilerden muaf olurdu. Eğer burada bir eşkıyalık hâdisesi vuku bulur ve bir yolcunun malı çalınırsa, derbentçiler tazmin ederdi. Bu, bir nevi ticaret sigortasıdır ve XIV. asırda İtalya’da doğan sigortacılıktan çok daha eskidir. Burada sigorta primini devlet ödemekte; rizikoyu derbentçiler üstlenmektedir. Halk ise, elini kolunu sallayarak gezmektedir.
HERKES KENDİ DERBENDİNDE
Derbentçiler, küçük kalelerde nöbetleşe beklerlerdi. Müstahkem mevkilerdeki derbentçiler, askerî tarzda teşkilâtlanmıştı. Müstahkem mevkiye sahip olmadığı için kalesi bulunmayan yerlerde, bunlar için bekleme kulübeleri inşa olunurdu. Böyle derbentlerde başta derbentçibaşı (derbent ağası, han ağası, serdar) bulunurdu. Eyaletlerde, derbentçilerin hepsinin başında derbent nâzırı bulunur ve sene boyu derbentleri teftiş ederdi. Derbentçiler sadece kendi derbentleri ile alakadar olurlardı. Bulundukları yeri terk edemezlerdi. Gerekirse yolculara kılavuzluk hizmeti de verirlerdi. Bu bakımdan Osmanlı yollarında soygunculuk, hele cana ve ırza tecavüz işitilmemiş bir şeydi. Bu derbentleri korumak, derbentçiler için şeref meselesi idi. Zamanla derbent teşkilâtı yetersiz kaldı. XVII. asırda ücretini halkın ödediği askerler bu işi görmeye başladı. Yol emniyetini ve asayişi temin maksadıyla bilhassa anayolların birleştiği yerlerde kasabalar teşkil edildi. Derbentçilerin yerini zaptiyeler aldı.