Yeter artık!
yeni nesil her Türk çocuğu, tıpkı her yaştaki İngiliz çocuğunun Şekspir'i anladığı gibi, Mehmet Akif'i de anlamak istiyor. Mevlana'nın, Nedim'in, ... Şiirlerini artık yabancı dil gibi tercüme etmek istemiyor.
Atilla İlhan, 'okullara Osmanlıca konmalıııı, konmalı' diye, diye gitti! (...) ki, Atilla ilhan'ın dünyevi görüş/düşüncesini bilenleri şaşırtabilecek bir durumdur bu. Bu kadar ısrarın sebebi, Osmanlıca'nın ne kadar önemlilik arz ettiğinin izahatıdır.
Şuan Üniversitelerin belirli bölümlerinde Osmanlıca dersi vardır, lakin yeterli olmadığı ortada ...
İlköğretime konmasa da, Atilla İlhan'ın dediği gibi, mutlaka liselere zorunlu/seçmeli ders olarak konmalıdır.
Emin olun, çok yakın bir zamanda bu da olacak. Osmanlıca ders olarak konacak ve göreceksiniz ki kabulde görecek.
Bu kadar iddialı yazmamın sebebi, elimizdeki istatistikî bilgilerdendir. Şöyleki:
2011 ve2012 yıllarında Osmanlıcaya yoğun ilgiden, Osmanlıca Kurslarında talep patlaması yaşandı.
Birçok branşta ücretsiz hizmet sunan İSMEK kurslarında en çok müracaat edilen bölümlerden biri Osmanlıca dersleridir.
Paralı Osmanlıca kurslarına bile müracaat sayısı katlanarak artmakta olduğunu görüyoruz.
Peki, neden kaynaklanıyor bu Osmanlıcaya talep patlaması/merakımız?
Dil devrimiyle bizden kopartılan Osmanlıca, geçmişten kalan bir özlem değil, bugünkü sınırlı kelime haznesiyle sıkışandilimizin kabuğunun kırılarak sıçrama yapabilmesi ve Türk Dili'nin zenginleşmesi için bir ihtiyaç haline gelmiştir. İlk sebep bu.
Günümüzde liderliğini koruyan İngilizce 600 bin civarında kelime ile konuşulurken, bizim ecdadımız '1 milyon kelimeyle dünyanın en zengin dilini' konuşuyordu!
Nasıl şaşırdınız değil mi?
Bu da gösteriyor ki Osmanlıcanın ne kadar zengin bir dil olduğunu artık insanların görüp fark etmiş olmasıdır.
... 'Bizim söylediğimiz lisan Tûran Dilleri Zümresi'ne mensub TÜRK LİSÂNIdır! Buna birinci derecede Arabî'den, ikinci derecede Fârisî'den bâzı kelime ve tabirler girmiştir. Lâkin bu kelimeler ne kadar çok olsa lisânın esâsını değiştirmez'. (Osmanlıca) (...)
Dünyanın en zengin dilini konuşan insanlar Harf ve Dil Devrimiyle, bir anda bilmedikleri Latinceyle karşı karşıya kaldılar. Dolayısıyla
O kadar ulema bir sabah kalktıklarında cahil sayıldılar.
Dil Devrimini eleştirmiyoruz, dünyanın her yerinde her zaman bu tür inkılâplar yapılır, lakin bu devrimlerde geçiş dönemi vardır. Tamam, çocuklara yeni dili birden öğretebilirsiniz ama ileri yaştaki insanlara yeni bir dili o kadarda kolay öğretemezsiniz! Bu işin birde pedagojik yönü vardır değil mi?
Çok yakın geçmişi anımsayarak biliyoruz ki, bağımsızlığını kazanan Türkî Cumhuriyetlerin de dil devrimine yumuşak geçiş yapılmışlardır. Bir tarafta eski dil konuşulurken diğer yandan yeni dil öğretilerek geçmiş ile gelecek arasındaki bağ kopartılmamıştır.
Ya bizde öyle mi olmuştur(!)
Biz de bir anda Osmanlıcay'la bağ kopartıldı. 1milyon konuşma haznesi bir anda 15 bin kelimeye düştü!
Şimdi 115 bin civarında öz Türkçe kelime haznemizle ve Arapça, Farsça gibi diğer dillerden de aldığımız kelimeler sayesinde 150 bin civarındaki kelime haznemizle ancak konuşuyoruz.
Dildeki bu daralmanın Osmanlıca ile de direk bağlantısı bulunmaktadır. Dolayısıyla Osmanlıca kurslarındaki patlama sebeplerinden biride işte bu arz- talep meselesidir.
Neden şimdi hücum?
Çünkübugün Osmanlı Arşivleri gibi birçok kütüphane kapılarını ardına kadar aştı. Her ne kadar Askeri Osmanlı Arşivleri hala açılmasa da (...)
Dünkü arşiv araştırması yapan yabancıların yerini bugün Üniversitelerimizden mezun olan yüzlerce Türk gençleri alıyor.
Uzmanlar araştırmalara yoğunlaştıkça, bir bir eserler ortaya çıkmaya başladı. 'Dünyanın en az belge bırakan milleti' olmamıza rağmen, yine de arşivlerimizde o kadar tarihi belge vardır ki, tam bir derya-ı hazine, lakin hepsi de Osmanlıca! ...
İşte, yapılan araştırmalar sonunda, yazılan, çizilen, hatta çevrilen filmlerin insanların beğenisini kazanmaya ve belleğinde yer etmeye başlamıştır. Eserlerin eşitliliğinin çoğalmasıyla da geçmişe ve tarihe ilgi daha çok artmayabaşlamıştır.
Artık yavaş yavaş eleştiri kültürümüzde gelişiyor, yanlışı bile bilebilen insanlarımızın sayısı çoğalıyor, sorgulayan millet haline geliyoruz çok şükür,...
En basit hali ile, Tv'lerde yayınlanan tarihi dizileri eleştiri bombardımanına tutulmasını örnek olarak gösterebiliriz.
Sevindirici bir durumdur bu gelişmeler, ortaya yeni çıkacak olan eserlerin gerçekçiliğiyle doğru orantılı olarak kalitesini ve beğenisini daha da artıracaktır. Her ne kadar film de olsa...
Dolayısıyla ihtiyaç var ki Osmanlıca öğrenmak için kurslara hücum oluyor.
Eskiden merak ve hobi gibi özel çalışma alanları için Osmanlıca öğrenilirdi. Şimdi zorunlu bilgi ihtiyacı hasıl olduğu için talep patlaması yaşanıyor.
Bir örnekte kendimden vereyim Araştırmacı yazar olarak:
Babam Osmanlıca yazar okurdu ve bana da biraz öğretmişti. Lâkin öğrendiğim o Osmanlıcamla son çıkardığım tarihi romanımın belgelerini arşivlerden aktarırken zorlandım ve anladım ki mutlaka Osmanlıcayı okulundan/kaynağından öğrenmem gerekiyor. Ve gittim öğrendim.
Bu talep patlaması arttıkça, inanıyoruz ki arzı karşılamak için bölük pörçük kurslarla değil de, bir Milli Eğitim Politikası olarak, okullarda ders olarak konacak/okutulacaktır.
‘Güneş dil teorisi’ isminin verildiği teoriyle yabancı olan tüm kelimeler atmak istendi. Ama gel gör ki iş öyle olmadı... dünya da 4 büyük imparatorluk dili var: Türkçe, Latince, İngilizce ve Fransızca. Bunlara ilave biraz da Farsça ve Arapça. Hepsi birbirinden etkilenmiş, her dil birbirinden binlerce kelime almış, yani neymiş yalın dil öz dil yokmuş...
20 yüzyılda 2 ülke alfabesini değiştirdi: İsrail ve Türkiye... Türkiye bilindiği gibi Arap harflerinden Latin harflerine geçti, İsrail ise halkının %85 inin bildiği Latinceden vazgeçip 2000 yıl önceki o karmaşık alfabelerine döndü… Yani biz Osmanlıcamızdan vazgeçerken İsrail İbraniceye döndü!
Bizi dünya devletleriyle daha iyi anlaşabileceğiz, daha kolay okunup yazılabilecek, refah artacak diye …, sonuçta ne oldu? Osmanlı yıkılırken dünyanın 6. büyük ülkesiyken şimdi 65. en büyük ülkesi olduk... demek ki neymiş; iş alfabede değilmiş, bunu şimdi bir dünya devi olan zor alfabeleriyle Japonya, Çin, İsrail gösteriyor...
Eski dediler asırlarca kullanılmış kelimelerimi attılar, bir zamanlar dedelerimiz o kelimelerle türküler söylemişler, şiirler yazmışlardı…
Şimdi ise bırakın biz dedelerimiz gibi yeni edebi eserler üretmeyi, daha onları doğru dürüst anlayamıyoruz bile… değil mi?
Şekspir'i, ilköğretim, orta öğretim ve yükseköğretimde okuyan her İngiliz çocuğu anlar, ama bizde ilköğretim çocuğu Mehmet Akif'i anlamaz.
Neden anlamaz/anlayamasın?
Yeter artık, yeni nesil her Türk çocuğu, tıpkı her yaştaki İngiliz çocuğunun Şekspir'i anladığı gibi, Mehmet Akif'i, Fuzuli'yi, de anlamak istiyor. Mevlana'nın, Nedim'in, Baki'nin, ... Şiirlerini artık yabancı dil gibi tercüme etmek istemiyor.
Dil insanlık açısından ve milletlerin devamlılığı açısından çok çok önemlidir. İster yazımı olsun ister konuşumu.
Bütün diller Allah'ındır, birbiriyle alış-veriş yapar, dilde ideoloji yaparsanız, dili fakir bırakırsınız.
Mehmet BALLI | 2013 www.mehmetballi.com
Not: Bu yazı, Edebiyat Dergisi ACEMİ'nin 2. sayısında yayımlanmıştır.