Yazacak o kadar çok şey varken bir o kadar da yok olması, elime uzun zaman kalem almayışım oldu. Her gün arayarak düşüncelerimi soran ve yeni yazımı bekleyen dostlarımı, sözlü kelimelerden uzak tutma niyetim kasti değildi. Susmalarım, küsmelerim, uzaklaşmalarım kasti değildi. Ülkemin üzerine zincirlenen kara bulutlar, çığlıklarımı da sessizliğe sürükledi. Kan gölüne dönen ülkemin çığlıkları, benimkileri sessizliğe sürükledi.

Ankara… Korkarak telefona sarılmak… Dostlarıma yaşıyor musun diye sormak… Yaşamak mı bu! Böylesine yaşamak işte… Böylesine… Böylesine değil, öldük ki bizde… Akan her gözyaşında olduğu gibi kanda da vardık biz… Katili bile soramamak… Böylesine yaşamak işte…

Gelen aramalardaki ilk soru, “ İyi misin? “ oluyor. Cevap ise derin bir sessizlikte tıkalı kalıyor. İyi misin? Nasıl evet denirdi ki sağlığı iyi bile olsa, İnsan!

Ülkenin her karış toprağında patlayan bombalar gibi Ankara’dakinin de farkı yoktu. Aldığı can, yaraladığı ciğer bizimdi. Sadece, şehrin kozmopolit olması dünya gündeminde daha çok yer almasını sağladı. Dünyanın öbür ucundaki insanın, ülkede yaşanılan olaylar hakkında bilgi sahibi olması, bunları yorumlayabilmesi fakat ülkedeki bazı kesimlerin hala bunu görmemesi bombanın acısını biraz daha katlıyordu.

İktidar Partisi, Ankara’daki patlamayı protesto etmek için halkı meydana davet ediyordu. Evet, bu doğruydu. Fakat Ülke: Yunanistan, Parti: Syriza, Meydan: Sintagma idi.

Bombalar patlar, insanlar ölür ama ilk soru kim yaptı olur. Neden kimin yaptığı aranır? Önlem almak yerine kimin yaptığını bulmanın cazibesi ne ki? Herkes birilerini suçlar. Bazıları deliller göstererek suçlar. Bazılarının ise çok sert iddiaları vardır ama suçlayacak birini mutlaka bulur. Belki de herkes suçlu, tek masum ölenler!

Aynı havayı soluduğumuz farklı gruplar daha var. Onlara göre ölenler suçlu ve ölenlerin sayısı arttıkça sevinçleri artıyor. Mutlu oluyorken kendilerine insan diyebiliyorlar. Garip değil mi? İnsanların ölümlerinden mutlu olan “ İnsan “ olur mu?

Suçlamak demişken, patlayan bombalar sonrası siyasi iktidarı suçlayan kişilerin olması ve siyasi iktidarın bu suçlamalara karşı yetersiz kalması, kendi gücünün yok olduğunu göstermez mi? Bazıları siyasi iktidar yerine devlet kelimesini kullanıyor ve buna da yetersiz kalınıyorsa, devletin büyüklüğü tartışılır duruma düşmüyor mu?

Patlama sonrası, bir Milletvekillinin “ Burası Ortadoğu ülkesi, burada böyle şeylerin yaşanması normaldir. “ diye açıklama yapması ve hiçbir yetkili merciinin bu Milletvekili hakkında önerge sunmaması, dokunulmazlığının kaldırılması gibi işlemlere tabi tutulmaması, devletin büyüklüğüne hakaret olarak algılanmamış olsa gerek! Yoksa siyasi iktidar Türkiye’yi Ortadoğu ülkesi olarak gördüğünü kabul etmiş mi oldu. Türkiye’nin, küreselciler tarafından Ortadoğu bataklığına sürüklenmesi, oradaki savaşa her daim ortak olunduğu imajının verilmesinin altında bu mu yatıyor?

Yaklaşık bir ay önce Obama’nın yeniden seçilmeyi isteyip istemediği sorusuna verdiği cevabı okudum. Yeniden Başkan olmak istemediğini açıklarken ülkesi adına yaptıklarını açıklamıyordu. Mütevazı bir tavırla, seçime girse kazanma şansının yüksek olduğunu bildiği halde girmemesi gerektiğini, ülkesinin genç ve yeni beyinlere ihtiyacı olduğunu söyledi. Ona göre ülkesinin genç ve yeni beyinlere ihtiyacı vardı. Onun ülkesi dünyanın en zengin ülkeleri arasında ama O, genç ve yeni beyin olmalı diyor. Türkiye, dünya gözünde Ortadoğu ülkesi ki ülkenin Milletvekili bile bunu söylüyor ama genç ve yeni beyinlere ihtiyacı olduğu söylenmiyor. Acaba bu yüzden mi, geri kalmış bir ülke Türkiye! Yıllar boyunca ülkeyi yönetenlerin yaş ortalaması neredeyse ülkenin tarihine eşit olacak seviyede…

Aynı yazıda ilginç bir detay daha vardı. Beyaz Saray’a gelen konukların masrafları, devlet tarafından karşılanmıyordu. Gerçi bunun ilginçliği Türkiye için geçerli. Türkiye’de özel ihtiyaçlarını bile devlete ödetenler var. Bütün tatillerini yurtdışı gezisi adı altında gerçekleştirenler var. Nasılsa vergisini ödemek zorunda kalan, ayağında ayakkabısı bile olmayan gariban vatandaş çok!

Bir yüzük ile başlayan siyasi hayatlar, yüzüklerin efendisi haline dönüşebilir. Yeter ki ajitasyondan mahrum bırakılmasın. Vatandaş çocuğuna eğlenmesi için kâğıttan maket gemiler yapar. Kimileri de, uzaktan hayranlıkla bakılan gerçeklerine gemicikler der. Bir de derler ki kefenin cebi yok. Ah bir de olsa..!


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.