Beni hırpalamadığın sürece yanındayım.... dedi.

Bir adam bir kadına dedi bunu.

Kadın nasıl hırpalar bir adamı? O kaba saba olan, iri bedeni olan şeyi. (Fena hırpalar laf aramızda kalsın :) ama  bu kısma birazdan değinicem )

Hepimiz huzur istiyoruz. Mok gibi parası olan da sap gibi ortada parasız olan da huzur istiyor. Huzur en değerli ve artık en az bulunur bir maden gibi.

Huzur neden alıp başını gidiyor bizden?

Neler uyduruyoruz bu sorunun cevabına....

İşim stresli, Ekonomik sıkıntım var, Kız arkadaşımla aram bozuk, Karımı aldatıyorum yakalanma korkum, Kocam biriyle aşk yaşıyor, Kızımı kötü alışkanlıklarından nasıl kurtarıcam, Oğlum ibne mi olucak, Ülke de ciddi krizde, İnsanlar ölüyor her yerde, Ne yapmak istediğimi bilmiyorum, Yalnızım, Sağlığım iyi değil sanırsam, Tezimi bitirmem lazım,
Lütfen siz eklemeye devam edin, huzurumu kaçırdı cevaplar :)

Artık hepimiz biraz karışığız. Dünya karışık. Düzen karışık. Çıkarlar karışık çünkü.

Bi şii dicem...
Sağlıktan öte atın tüm şıkları çöpe. Yok yok çöpe değil, bi tiren hayal edin kömürlüsünden çuf çuf!
bindirin tüm şıkları o trene el sallayın gitsin.
Siz başta kendinizi hırpalamayı bırakın.
Kimse kimseyi kendi kadar hırpalamıyor. Başkalarına dur diyebiliyoruz. Ama kendimiz içimiz de  Adolf Hitler maşallah!
Kendimize gelince gık diyemiyoruz. Dur yapma diyemiyoruz. Boşveeeer diyemiyoruz. Unut gitsin yaaa! diyemiyoruz. Koy ver gitsin diyemiyoruz. Bizi en çok kendimiz hırpalıyor bence ona buna mok atmayalım :)
Kendi kendimizi hırpalamayalım!

Haaa!
Kadına gelince evet anacım kadın isterse fena hırpalıyor.
Zekası ile hırpalıyor,
Dişiliği ile hırpalıyor,
Hafıza kaydı ile hırpalıyor,
Çenesi ile hırpalıyor,
İlgisi sevgisi ile hırpalıyor,
Baya bi hırpalıyor yani...
Ama siz en çok çenesinden şey ettiriyorsunuz di mi beyler?
Pardon siz dırdırından diyorsunuz :)) sağolun...daha sempatik bu.

Pekiii! Az biraz beden işlevimize göz atalım.

Sırttaki gerilim çoğu zaman dişlerin gıcırdatılması veya çenenin sıkılması şeklinde belirir.
Sırtta biriken gerilim çenede dışa vurur.

Şimdi de kadınların ruhsal işlevine bi göz atalım.

Kadınlarda neden sırtta gerilim olur?


Çünkü onlar herşeyi dert edinir. Gerekli gereksiz herşeyi...
Sokak köpeğini, uçan tozu, kokan moku, kıvrılan örtüyü...
Saksının rengini, saçının şeklini, sorunsuzken bile olmayan sorunu...
( ay daraldım ayyy )
Adam'ın adamlığı hariç herşeyi dert edinir...posası da çenesinden çıkar.

Eee! O zaman aykırı bi durum yok ortada öyle değil mi beyler? Kadınların yüklendiği dertlerin şeyi şeylerine vuruyor. Sindirim sisteminin başladığı yere çenelerine yani ve başlıyorlar doğal olarak başınızın etini yemeğe :)) Kadınların en çok sevdiği et miş sizin başınızın eti :))
Çok gülmüştüm buna....etten soğuttunuz beni ayol...sizin yüzünüzden et yemiyorum.

Şimdi de az biraz Doğu Tanı Sanatın da çeneye bi göz atalım bakalım;

1) Çenesi sağlam olanların iradesi güçlüdür ve kararlıdırlar.

Bence bu da tutuyor beyler ne dersiniz?
Kadınca meali;
Bi açtılar mı ağızlarını susmak bilmezler biliyorsunuz. Kararlı şeklide hiç susmadan şeettirirler di mi?O vakit aykırı bi durum yok bu madde de.

Kızmıyoruz yani kadınlarımıza di mi?  Anatomi işlevi tutuyor...ruhsal işlev tutuyor...Doğu Tanı sanatı tutuyor...kusur siz de anacım. Yola devam edelim anlatıcam neden :)

2) Çenesi sağlam olanlar paraya ve statüye önem verebilirler. Her şeyin en iyisine sahip olduklarının bilinmesini isterler. Ben sizin için bu kısmı şöyle düzeltiyim :)
Bilinmesini istemezler sahip olmak isterler. Devam...

Kadınca meali;
Adam zengin olmalı, yatı katı olmalı, statüsü olursa ne ala bonusu olur. Adam göbekli ya da ığğ! olabilir önemli değil, yeter ki!
Oyum olsun, buyum olsun ama en iyisi olsun, marka olsun kısmını sağlasın yeter.
Doğu Tanı sanatın da bu madde de kadının ruhsal işlevi ile tuttu. Bence orta da sıkıntı yok. Hesap tutuyor adamcıklar yola devam :)

3) Çenesi sağlamlar, bir anlaşmazlık durumunda zarar verecek olsalar bile bildiklerini yapmaya ( inat etmeye demek istemiş ) çalışırlar.
Kadınca meali;
Bi inat ettiler mi bir iki ay kardeş oluverirler demek istiyor :) bakın bu da tuttu.
Hala hatunlar da bi sorun yok diyorum ben. Devam...

4) Çenesi sağlamlar da olayları siyah beyaz görme eğilimi vardır. İnsanları ya yanlarında ya da karşıların da görürler. İkisinin ortası yoktur yani.

Kadınca meali;
Yani ya o haklıdır ya da o haklıdır.
Anacım bu madde de cuk diye oturuyor bizim hatunlara...

Maddeler bitti...maddeler bile dayanamadı. Ama bakın ben sizin yandaşınız olaraktan yıkılmadım ayaktayım, sizi aydınlatmaya devam ediyorum.

Şimdi adamcıklar...gelelim size!
Siz nasıl cahilsiniz bu kadar yaaa...
Hem düşmana savaş açıyorsunuz hem daha düşmanınız kim bilmiyorsunuz.
Loooyyy!
Anatomi si tutuyor...
Ruhsal işlevi tutuyor...
Doğu Tanı sanatı tutuyor bu kadınların...yani yaradılışları bu. Kullanma klavuzu ile paketlenmişler.
Ben anlamadım sizi,
Bu şeye benziyor :) sanki fabrikadan gelen bir elektronik aletin fabrika ayarlarına kafa tutuyorsunuz.
Yetmiyor değiştirmek istiyorsunuz.
Bunları yapamayınca da ağacı taşlıyorsunuz. iyigunler.net den biiip almayacağımı bilsem size döşerdim şimdi de...sansür yer yormecem kendimi.

Bena bakın bena....
İşte siz bunları yaptığınız için delirtiyorsunuz hatunları.
Anlam veremiyorlar neden fabrika ayarlarıyla oynadığınıza. Bu sefer onlar sizi az biraz kusuruma bakmayın ama beyin özürlü görüyor.
Anacım kullanma klavuzu denen mok var. Zaten bizim Türk milletine has bi durum bu okumayız ama biliriz. Yaparız, sökeriz, böleriz, vurur, kırar, çarpar, dağıtırız. Sonra işin içinden çıkamaz şey atar bu bozuk deriz. Geldiği yere göndeririz.

Kadın bu anacım. Buuu...
Oyunun Kuralı ;
Kendi Silahı ile vuracaksın!
O zaman hafızaları afallıyor. Karışıyor fabrika ayarları. Süt kuzu oluyorlar.
Freud ruhu üçe ayırmış ya...İd/Ego/Süperego
Ben de diyorum ki!
Hatunlarda ego ile süperego  az biraz defolu
Siz de de İd ile ego defolu sanki. Az biraz tabii :)
Onların yargı sistemi baskın...
Sizin de İd'iniz...şey hayvani doğanız yani.

Durun anacım terimlerden ötürü kafa karışıklığı olmasın kendi dilimde yazayım :)
Kısacası hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Mamam bunda bi sorun yok.

Ancak ilişkiler de mutluluk bir denge halidir.
Yürümeye benzer yani bu. Durağan bi denge halini korursak olduğumuz yerde dururuz. Hareket halimizi tamamen kaybettiğimizde, sabitlendiğimiz de düşeriz.
Ancak dengemizi kaybedip ritmik biçimde yeniden sağladığımızda, ileri doğru hareket edebiliriz. Yürüyebilir, ilerleyebiliriz demek istiyor şair.
Yani..
Eşlerden biri vermeden alırsa, diğeri de çok sürmez daha fazla verme arzusunu kaybeder.
Kadın sürekli kocayı mutlu ediyor amcam mutlu öleee gidiyo...
Olmuyor işte beyfendicim! Bi süre sonra teyzem mutlu etme arzusunu yitiriyor, ondan sonra çene kasları başlıyor çalışmaya.
Sizin nazik deyiminizle dırdırı...Noluyoo kendim ettim kendim buldum yapıyorsunuz ama moku teyzeme at.

Ya da almadan verdiğinde, diğeri de çok sürmez artık almayı istemez.
Bu kısım benim için de hassas bi kısım ama ne yapıcan yazıcam gari.
Bazılarımız sürekli verme eğilimin de oluruz. Karşı tarafı mutlu etmek için, neredeyse onu hareket ettirmeden ilgiye, sevgiye, hediye ye boğarız. Karşı taraf veremediği zaman işlevini yitireceği için kaçar. Çünkü biz orada aşırı sevgiden alma verme dengesini bozarız.

Olay bu yani!
Al-ver denklemi anacım herşey...fabrika ayarlarını kurcalamayın boşuna.
Haaa! Bu alma vermelerin neler olduğu konusunu öğreninceye kadar az biraz hırpalanıyoruz tabii...
Ama ne yapıcen oluncek o kadar :))

Az biraz okuyun yahuuu!
Az biraz kaygılarınızdan kurtulun,
Karanlık yanlarımızdır onlar bizim.
Kaygılar, korkular bilemeyişimizden ötürü.
Bilemeyişimiz, inançlarımıza,
İnançlarımız duygularımıza,
Duygularımız hareketlerimize,
Hareketlerimiz yaşam biçimimize,
Oradan da çocuklarımıza, kadınlarımıza, geleceğimize mal olur.
Tıpkı bu seçim sabahı gibi işte!
Dilerim karanlık yanlarımızla barıştığımız, karaları attığımız, aydınlık günleri görebilicek kadar ömrüm olur...
Karanlığın içinde minicik Işık olmaya çalışan bu deli, özgürce yazmayı seviyor.
Okuyan gözlerinize,
Ayırdığınız en değerli vaktinize,
Anlamaya çalıştığınız yüreğinize,
İyi ya da kötü arkamdan konuşan dillerinize sağlık...
Ne yapsam gözlerimin ışıltısı sönmüyor...
O ışıltı elime,
Elim kaleme,
Kalem size dökülücek...
Sevgi ve Işıkla kalın!
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Can İstanbul 2015-11-09 16:07:50

okuyoruz okuyoruz... :) kitapları az okusak da bir kadını, i̇şimize gelmediği zamanlar olsa dahi özellikle beden hareketlerini kitap gibi iyi okuyoruz... ;)