Eski Akım Syriza İle Yenilendi.

Yunanistan’daki seçim sonuçları yankılarının uzun süre devam edeceği görülmektedir. Muhafazakâr ve Liberal partilerin yenilgisiyle sonuçlanan seçimler, dünyaya değişimin sinyallerini vermektedir. Değişim, Neo-Liberal politikalar karşıtlığı olarak ön plana çıkartılsa da, gerçekte Sosyalist yaşam arzusudur.

Avrupa siyasi çizgisinin, iki dönem Liberal ve Muhafazakâr partilerden yana ve bir dönem sosyal devlet statüsü önceliğinde duran sol görüşlü partilerden yana olduğunu, bu döngünün bir düzen şekli oluşturduğunu “ Ne Sosyal Nede Ekonomik Devlet “ başlıklı yazımda kaleme almıştım. AB ülkeleri, Avrupa Parlamentosunun dayattığı kemer sıkma ve Neo-Liberal politikaları, bir dönem gerçekleştirdikleri sosyal devlet politikalarıyla ekarte etmeyi çalışmışlardır. Fakat yeterli olmadığını halk, ilk başta Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağ görüşlü partilerin bozguna uğramasıyla kararını vermiştir. Bugünde Yunanistan halkı, bu kararı vermiştir. Yarınsa İspanya ve İtalya diye devam edecektir.

Sorun ise çok nettir, AB…

AB’nin kuruluş amacının Avrupa’daki şirketlerin çıkarlarını koruma görevini üstelendiğini ve sermaye topluluğu olduğunu, AB Anayasası incelediğinde görülecektir. Avrupa Topluluğun anlaşması 1957’den itibaren, yeni ekler ve anlaşmaları konsolide eden dokümanlarla günümüze gelmektedir. O zamanki ABD Büyükelçisinin, Ürdün Kralı ile arasında geçen konuşmasının AB içeriği “ Avrupa Topluluğunun, halka huzur ve refah getireceğine inanıyorlar “ sözleri olmuştur. O zamanlar kullanılan sözlerin ana temasına bakıldığında, topluluğun halk için olmadığı aşikârdır. Öyle ki 1987 tarihli “ Tek Avrupa Şartı “ ve 1993 yılında “ Mastricht Anlaşması “ ile kurulan AB, halk için değişen bir şeyin olmadığının kanıtıdır. AB’nin Geleceği Konvansiyonu adı verilen Anayasa için, Avrupalı yazar J. Touscez “ Bu konvansiyon ve yaşanan süreç, tıpkı bir İsviçre saatine benzer. Şoklara ve şiddetli baskılara dayanabilen ama tamir bahanesiyle bir çocuğun eline verildiğinde, çabucak dağılabilen bir özelliğe sahiptir. “ yorumunu yapmıştır.

Ki öyle de oldu gibi görünüyor. Şayet dağılmalara, şu an yaşanan krizin politik yönünden bakılırsa…

Dünya’daki Kapitalist sermaye sınıfı, güç dengelerini tek tip sistem yönüne çevirmek adına SSCB’nin dağılmasını desteklediği biliniyordur. SSCB’nin dağılmasıyla Avrupa’daki sosyalist blok sahipsiz kalmıştır.  Dengeleyici güç olmadığından, emperyalizm kendisini dünya halkları ve emekçileri üzerinde tam egemenlik kuracak biçime getirmiştir. Tek tip sistem ve emperyalist güçlerin ürünü olan AB, halka iyi görünmek için göz boyayıcı adımlar atmıştır. Serbest dolaşım, eğitim, sağlık, haklar, özgürlükler gibi…

Yunanistan’da 1998 yılı AB bünyesi çerçevesinde “ Eğitim-öğretimde stratejik program “ adında başlayan programa göre, yeni bölümler ve üniversiteler için kaynak yaratılması amaçlanmıştır. AB bilgi, yeni okullar, parasız milli eğitim için para vermeye devam etmiştir. Ta ki 2004 Ağustos ayına kadar… Balık tutmasını öğretmek yerine balık verilerek, bütçe hesabındaki paralar iyice suyu çekmiş ve parasızlık dönemine girilmiştir. Okuyan genç nüfus, iş ve eğitim için diğer ülkelere akın etmiştir. Önce güzel yüzünü gösteren AB, lüks yaşama alıştırıp sonrasında lüksten vazgeçilmesi için baskı yapmaya başlamıştır. Neo-Liberal diye adlandırılan “ Kemer sıkma politikaları “ halkın işsizlik oranını yükseltmiş, genç nüfustan yoksun bırakılmıştır.

1970’li yıllarda gündeme gelen Neo-Liberal politikalar, kapitalizm içi bir yönelmedir. Kapitalizmin hastalığı olarak Liberalizmi tanımlayan Keynes, kurtuluş olarak ta yaşamsal gıdaların vergi yükünün azaltılmasıyla halkın alım gücü ile ekonomik değerlerin artı yönde yükseleceğini vurgulamıştır. Yunanistan halkını dayatılan krizden kurtarmayı hedefleyen Syriza’nın, hastalığa bu gibi çözümler bulacağını, yeni Ekonomi Bakanıyla duyurmuştur. Valve oyun şirketinin ekonomisti Yanis Varoufakis, Alexis Tsipras’ın bakanlığında görev verilmiştir. Yanis, eski şirketinde sanal ekonomiler üzerine çalışmalar yapmıştır.

Syriza, AB’den çıkmayı şu an için planlamamıştır. Bundan dolayı Yunanistan Komünist Partisi tarafından eleştiri almıştır. KKE ( Yunanistan Komünist Partisi ) Genel Sekteri Dimitris Koutsoumbas “ Syriza, Yunanlılara sahte umut dağıtıyor “ ve “ Syriza, tekelci kapitalizme, NATO, AB ve IMF’ye sadık kalacağını tayin eden bir partidir. “ ifadelerini kullanmıştır. Bu eleştirilere bakılarak, Kapitalizm Atina’da sol görünümlü bir hükümet istiyor, tabirini kullanmak henüz yersiz olacaktır. Komünistler, solun en kararlı ve mücadeleci unsuru olsalar da hiçbir zaman yalnızca kendilerinin Solcu, başka kimsenin olmadığı iddiasında bulunamazlar! Yunanistan, eskiden gelen sol örgütlü desteği olan bir ülkedir. Bu yüzden halkın yüzünü sola dönmesi gayet normal karşılanır. Syriza, siyasi alanda, düzen partileri ile düzen karşıtı partileri ayıran net çizgiyi kesen, stratejik bir konuma yerleşmeyi başarmıştır. Özelleştirmeleri durdurup işten çıkartılan 600 temizlik işçisini işe almakla, Solcular tarafından gelen eleştirilere de cevap vermiştir.

Yunanistan’ın Türkiye ile ilişkisinden daha çok Kıbrıs planını merak etmekteyim. Güzel adımlar atılacağı konusunda şüphem yok.

Son olarak, Tsipras’ın Ateist olması konusuna eleştiri getirenlere bir soru yöneltmek istiyorum. Allahsız diye yargıladığınız Komünistler, Allahlı liderlerinizden daha hayırlı çıkınca, kimden vazgeçeceksiniz? Allahtan vazgeçip o liderlerin peşine giderseniz, şaşırır mıyım?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.